Çin Bu Salgının Altından Kalkamaz

Tüm dünyayı saran koronavirüs salgının Çin’ in “bilmeden” veya “bilerek” yaptığı yanlışların sonucu büyüdüğü ve kontrol edilemez bir hale geldiği giderek daha iyi anlaşılıyor.

Önce salgının aralık değil kasım ayında ortaya çıktığı ve bunun gizlendiği ortaya çıktı (1).

SARS salgınına benzettiği ilk yedi vakayı aralık ayında fark eden ve bunu meslekdaşlarına duyurmaya kalkışan Dr. Li Venliang’ ın polis tarafından konuşmaması için uyarıldığı anlaşıldı. Bu doktor daha sonra COVİD-19’ dan öldü (2).

Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) 14 ocak tarihli tweetinde “Çin’ li otoriteler tarafından yapılan ilk araştırmalara göre yeni koronavirüsün insandan insana geçtiğine dair kesin deliller olmadığını” bildiriyor ve tüm dünyanın yüreğine su serpiyordu (3).

USA’ dan Avrupa ülkelerine kadar tüm dünyada salgının kendiliğinden söneceği, tıpkı SARS ve MERS kadar bile etkili olmayacağı algısı yerleşti.

Ben de böyle ağır bir salgın beklemiyordum

Çin’ den o tarihte gelen bilgiler doğrultusunda ben de bu salgının çok etkili olmayacağını geçip gideceğini tahmin daha doğrusu temenni ediyordum.

WHO’ nun virüsün insandan insana bulaştığına dair delil olmadığına dair sözünün geçerliliğini koruduğu, virüs ve hastalık hakkındaki bilgilerimizin yok denecek kadar az ve tamamının da Çin kaynaklı olduğu, sadece “birkaç yüz kişinin enfekte ve 6 kişinin öldüğünün bilindiği” 22 ocakta paylaştığım kısa videoda şunları söylemiştim (4):

Korona virüs salgını her sene bugünlerde görülen solunum yolları enfeksiyonlarından farklı bir tablo değildir. Bu salgının ekonomik ve siyasi sebeplerle bir korku ticaretine alet edilmesi de kuvvetle muhtemeldir.”

Bu video şimdi sosyal medyada sanki bugünlerde söylenmiş gibi ve WHO başta olmak üzere dünyanın tüm bilim kuruluşları ve sağlık bakanlıklarının da bana inanarak gerekenleri yapmakta rehavete kapıldıkları imasıyla yayınlanıyor (5).

O günlerde bu sözlerime tek laf etmeyenler ve bugün geldiğimiz vahameti ocak ayında biliyormuş gibi hava atanlar  şimdi “yanıldığımı” yüzüme vurarak karalama ve prim yapma peşindeler.

Salgının solunum yolları enfeksiyonlarından farklı olmadığı” vak’aların yüzde 80′ i için bugün de doğrudur; hastalığı hiç belirti göstermeden (asemptomatik) geçirenlerin oranı da hayli yüksektir (muhtemelen %30).

Benim ve tüm dünyanın yanıldığı nokta “vak’aların bir kısmının çok ağır seyretmesi ve ölümle sonuçlanması“dır ama bunun da sebebi Çin’ dir.

Fal açarak, istihareye yatarak, hayallere dalarak yazan konuşan biri değilim.

Her yazımın, her sözümün bilimsel bir delili mutlaka vardır ve bunu zaten yazılarımda görüyorsunuz.

Hiç tanımadığımız yeni virüsle ilgili bilgiler hiçbir tıp kitabında yer almadığına göre Çin’ lilerin dediklerini kabul edip “inanmak” dışında kaynağımız yoktu!

Diğer taraftan salgının “siyaset ve ekonomiyi” ilgilendiren tarafları ortaya çıkmaya başladı ve kuvvetle muhtemeldir ki ileride bununla ilgili daha çok şey öğreneceğiz.

Ne yani ocak ayında çıkıp da “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” mi deseydim.

Yapılması gerekenleri de yazmıştım

İndependent Türkçe‘ de yayınlanan 26 ocak tarihli makalemde de yapılması gerekenler için yazdıklarım da bugün herkesin yüzlerce defa duyduklarının adeta bire bir aynısı (6):

Genel temizlik kaidelerine uymak; ellerin akar su altında sabunla sık sık yıkanması; elin ağız, burun ve göze asla temas ettirilmemesi; aksırır ve öksürürken ağız ve burnun kapatılması; tek kullanımlık mendiller; hasta kişilerin iyileşene kadar mümkün olduğunca kimseyle temas etmemeleri ve kapalı mekânlarda maske kullanmaları…

Elbette her zaman olduğu gibi adam gibi beslenme, yeteri kadar hareketli olma, gece uykusu, stresten uzak kalmak…

Virüslerin yayılma hızı felâket haberlerinin yayılma hızına yetişemez

27 ocak tarihli “Virüslerin yayılma hızı felâket haberlerinin yayılma hızına yetişemez” başlıklı yazımı da şu sözlerle bağlamıştım (7):

BİR: Mutasyona uğradığı için hiç kimsenin bağışık olmadığı bir corona virüs salgını ile karşı karşıyayız.

İKİ: Bu salgın her geçen gün ilerleyecek, dünyanın birçok ülkesine yayılacak, binlerce kişiyi hasta edecek ve ölümlere yol açacaktır.

ÜÇ: Bir gün bir çekik veya badem gözlü biri ile bize de gelecektir amma ben bu corona virüs salgının 18 sene evvelki SARS ve 7 sene evvelki MERS salgının boyutlarına ulaşmayacağını “tahmin ediyorum“; belki buna “temenni ediyorum” demek daha doğru da olabilir.

Bu değerlendirmemin “tahminden ziyade bir temenni olduğu” da açıkça görülmektedir.

Geç kalınmasaydı salgın sınırlanabilirdi

Daha sonra Southampton Üniversitesi tarafından yapılan araştırma durumun vahametini çok güzel ortaya koydu (8):

“Gerekli tedbirler bir hafta, iki hafta veya üç hafta önce alınmış olsaydı vaka sayısı sırasıyla yüzde 66, yüzde 86 ve yüzde 95 oranında daha az olacak ve hastalığın coğrafi yayılımı çok sınırlı kalacaktı”.

Araştırma, iyileştirilmiş hastalık teşhisi, vakaların izolasyonu ve mesafenin (toplantıların iptal, evden çalışma, okulların kapanması) seyahat yasağından daha etkili olacağını da gösteriyor.

Test kitleri bozuk çıktı

İspanya’da laboratuvar çalışmalarını sürdüren uzmanlar ve mikrobiyologlar Çin’den alınan ve hızlı sonuç veren kitlerin hatalı sonuçlar verdiğini belirtti (9).

İspanya basını testlerin sadece yüzde 30 oranında hassasiyete sahip olduğunu aktardı. İspanya’da koronavirüs vakalarını inceleyen bir yetkili El Pais gazetesine yaptığı açıklamada “Kitler, testleri pozitif çıkan vakaları beklendiği ölçüde saptayamıyor.” dedi.

Gazeteye konuşan bir mikrobiyolog ise söz konusu kitleri kullanmanın bir anlamı kalmadığını dile getirdi.

Maskeleri de işe yaramıyor

Hollanda, koronavirüsün yayılmasını önlemek amacıyla Çin’den ithal ettiği yüz binlerce maskenin yeterli standartları taşımadığı gerekçesiyle toplatılmasına karar verdi (10).

Sağlık Refah ve Spor Bakanlığının Çin’den maske ithalatını durdurduğu belirtilen açıklamada, dağıtılan 1,3 milyon maskenin 600 bininin de toplatılmasına karar verildi.

Gelelim neticeye

BİR: Çin’ in salgını ve bulaşıcılığını saklaması tıp dünyasını yanıltmış, dünyanın başını çok büyük derde sokmuştur.

İKİ: Etkeni bile ilk başlarda bilinmeyen (?), herhangi bir teşhis yöntemi ve tedavisi olmayan salgının ve ölümlerin 1 buçuk milyarlık Çin’ in diğer eyaletlerinde çok az olması da nüfusu Çin’ den 25 misli az olan İtalya’ da ölenlerin sayısının Çin’ in neredeyse 3 misli olması da hayli enteresandır.

ÜÇ: Tüm bunlar yetmezmiş gibi Çin’ in bir de etkisiz test ve maskeleri zor durumdaki ülkelere “kakalamaya” kalkışması ise salgının üzerine tüy dikmiştir. Bu sadece soysuz bir ticaret olmanın çok ötesinde bu ülkelerin boş yere oyalanması, salgının genişlemesine fırsat verilmesi demektir.

DÖRT: COVİD-19 “tıbbi bir olay” olmanın çok ötesine geçmiştir. Ekonomi ve siyaset olayın tam göbeğindedir. Dünya bu salgının altından kalkacaktır şüphem yok ama Çin nasıl kalkacak veya kalkabilecek mi, bilmiyorum.

NOT: “Dünya bu salgının altından kalkacaktır şüphem yok” sözümün de riskli olduğunun farkındayım ama ben iyimser bir insanım. “İyi temenni et iyi olsun” sözüne inanırım. Çirkin birilerinin şimdiden “dünya şu salgının altında kalsa da şu adamı gene rezil etsek” diye duaya başladıklarını da biliyor ve gülüyorum. Siz de gülün.

YORUM EKLE