Üsküdar Üniversitesi'nden "Belirsizlikler deprem korkusunu tetikliyor" uyarısı

- Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir:- "Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik destekte kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça ifade olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlığa imkan sağlamak birincil konudur"- "Sonrasında travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemli yer tutar"

Üsküdar Üniversitesi'nden

İSTANBUL (AA) - Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik destekte kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça ifade olanağı vermenin, zihinsel ve bedensel rahatlığa imkan sağlamanın birincil konu olduğunu bildirdi.

Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Demir, deprem korkusunun nasıl oluştuğu ve etkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu, mücadele etme yöntemleri ile ilgili tavsiyelerini paylaştı.

Deprem korkusunun "seismophobia" olarak adlandırıldığını belirten Demir, depremin beklenmedik ve ani bir olay olduğunu, insan hayatını tehdit ettiğini, bunun gibi olaylar karşısında insan beyninin "savaş ya da kaç" tepkisi verdiğini, tehlikeden kurtulmak için kalp atımı ve soluk alıp verme hızının artması, kas gerginliği, korku, şaşkınlık içinde olanlara inanamama hali, uyuşma hissi, terleme, titreme ve bulantı bulguların ortaya çıkabildiğini, tehdit ortadan kalktıktan sonra ise insanın duygu, düşünce dünyasında baş edebilme sorununun ortaya çıktığını aktardı.

Demir, deprem sonrası psikolojik tepkiler arasında korku, konfüzyon, keder, suçluluk ve öfke gibi pek çok güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlandığını, devam eden süreçte uyku ve konsantrasyon sorunlarının ortaya çıkabildiğini, yaşananların zihinde sürekli olarak canlanabildiğini aktararak, "Her zaman yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra yaşanan trajik olayın kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve yaşamsal sorumluluklara kalınan yerden devam edilebilmesidir." ifadelerini kullandı.

İnsanların travmayla başa çıkmalarına yardımcı olacak pek çok farklı, kişiden kişiye değişen yöntem olduğuna işaret eden Demir, şunları kaydetti:

"Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik destekte kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça ifade olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlığa imkan sağlamak birincil konudur. Sonrasında travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemli yer tutar. Depremi yaşayan kişi eğer bu deneyimi ile ilgili konuşmak istemezse buna zorlanmamalıdır. Kendisinin istediği, hazır olduğunu düşündüğü bir zamanda duygu ve deneyimini paylaşabileceğini bildirmek, kişiyi rahatlatacaktır. Konuşulduğunda kişinin yaşadıklarını değersizleştiren ve duyguları bastırmaya yönelten yorumlardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu noktada travma, kişinin yaşamına yeniden devam etme konusundaki motivasyonunu kırmış olsa da çabalamanın öneminin kavranması, psikolojik iyilik hali açısından çok önemlidir. Deprem sonrası yas kaçınılmaz olabilir. Fakat her travmatik olay gibi bu olayın da giderek etkisini kaybetmeye başlayacağı gerçeği vurgulanmalı."

- Birkaç haftada normal hayata dönülemiyorsa dikkat

Travma sonrası stresin yol açabileceği dikkat sorunları sebebiyle kaza yapma olasılığı artmış olabileceğinden motorlu araç kullanma, yemek pişirme veya başka dikkat gereken aktivitelere bir süre ara verilebileceğini bildiren Demir, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

"Dengeli beslenme, uyuyabilme ve beynin oksijen kaynağını arttırmayı hedefleyen hafif egzersizler, duygu durum düzelmesinde büyük önem taşıyor. Travma etkisiyle psikolojik durumda meydana gelen kaygıyı daha da arttıracak olan çay, kahve, kola ve sigara tüketimi kısıtlanmalı. Rahatlatıcı müzik dinleme, nefes egzersizleri ve gevşeme çalışmaları, anksiyete ve depresyonu hafifletmede başvurulabilecek yararlı yöntemlerdir. Günlük yaşam düzene koyulmalı. Yoğun ve rutin çalışma yaşamına dönülemese bile günlük aktivitelere küçük küçük başlamak yararlı olacaktır. Kendisinden daha zor durumdaki insanlara yardımcı olması önerilebilir.

Bu durumda psikolojik olarak kişide rahatlama olacağını söylemek mümkün. Bir günlük tutmak, duygu ve düşünceleri dışa vurmak açısından önemlidir. Olay anına zihinsel geri dönüşler yaşamak ve uykuda kabuslar görmek sık karşılaşılan durumlardandır ancak zamanla bu belirtiler de azalma görülecektir. Bahsedilen yöntemlerin denenmesine rağmen kişi, iki haftayı geçen bir süreden sonra hala çok yoğun korku ve keder yaşıyorsa, günlük yaşama geri dönmekte zorlanıyorsa, kendisine veya etrafa zarar verme riski taşıyorsa profesyonel destek alması fayda sağlayacaktır."

Demir, birkaç hafta içinde yeni duruma alışılıp hayata devam edilemezse, akut stres bozukluğu, sıkıntılı süreç, aylar ve bazen yıllar boyu devam ederse "travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)" adı verilen psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkabildiğini vurgulayarak, "Travma sonrası stres bozukluğu tablosunda, travmatik olayın zihinde ve rüyalarda canlanması, travmayı anımsatan uyaranlardan kaçınma, duygusal küntleşme, umutsuzluk, uyku bozuklukları, öfke ve huzursuzluk semptomlarına rastlanır. Akut stres bozukluğu için bu semptomların 1 aydan kısa, TSSB için 1 aydan daha uzun süre devam ediyor olması, sosyal yaşam, iş yaşamı ve diğer uğraşılarda ciddi bozulmalara yol açması kriterleri aranır." ifadelerini kullandı.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER