banner223

KTÜ'de meme kanseri ve meme koruyucu ameliyatlar başarıyla gerçekleştiriliyor

- Farabi Hastanesi Cerrahi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Akbaş:- "Meme kanserinde, memenin komple alınması yönteminin kullanımı artık yok denecek kadar azaldı"- "Yapılan tüm çalışmalarda, hastanın memesinin komple alınması ile memenin korunması arasında hem hastalıksız sağ kalım hem de yaşam süresi arasında hiçbir fark olmadığı kanıtlanmıştır"

KTÜ'de meme kanseri ve meme koruyucu ameliyatlar başarıyla gerçekleştiriliyor

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Cerrahi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Akbaş, meme kanserinde, memenin komple alınması yöntemi kullanımının artık yok denecek kadar azaldığını belirtti.

Akbaş, yaptığı yazılı açıklamada, meme kanseri teşhisi konulan Filiz Vardar (39) ve Seda Özsoy Somuncuoğlu'nun (42) 4 ay önce hastanenin Genel Cerrahi Kliniğine müracaat ettiklerini aktardı.

Her iki hastanın ilk muayenelerinde tümörün büyük olduğunu tespit ettiklerini anlatan Akbaş, şu ifadeleri kullanıldı:

"Dolayısıyla da memenin korunmasının zor olduğunu gördük. Hastalarımızın her ikisinde de lokal ileri evre meme kanseri mevcuttu. Tümör, memede oldukça geniş bir alanı kaplamış ve birden fazla alanda bulunuyordu. Hastalarımızın durumunu Cerrahi Onkoloji Konseyinde değerlendirdik. Hem tümörü küçültmek hem de tümörün ilaçlara vereceği yanıtı değerlendirmek için neoadjuvan kemoterapi yöntemini uyguladık. Bu tedavi sonrasında yaptığımız kontrollerde, kitlelerin oldukça küçüldüğünü gördük."

Akbaş, sonraki aşamada, uygulanacak meme koruyucu ameliyatı hakkında hastalarla konuşarak karar verdiklerine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Meme koruyucu ameliyatı denilince sadece memenin bir kısmının alınıp geri kalan kısmının kalması olarak anlaşılmaması gerekir. Meme koruyucu ameliyatlarda günümüzde çok ileri bir yerdeyiz. Ekibimiz bu konuda son derece deneyim sahibidir. Hastaları, ameliyat öncesinde meme USG, meme MR ve mamografi ile değerlendiriyoruz. Memenin ve kitlenin büyüklüğünü, bu konuda çok deneyimli olan Radyoloji Uzmanı hocamız Prof. Dr. Sibel Kul ile değerlendiriyoruz. Sonrasında hastanın memesine uygulanacak cerrahi yöntem seçimini hastalarımızla istişare ederek yapıyoruz. Memenin korunması ve estetik şeklinin korunması için elimizde çok sayıda seçeneğimiz mevcut. Hastamız göğüslerinde şekil bozukluğu olmadan, çoğu zaman da ameliyat öncesinden daha iyi bir görüntü ile taburcu oluyor."

Hastalara iki taraflı meme cerrahisi uyguladıklarını belirten Akbaş, "Patologlarımız, tümörü tamamen aldığımızı söyleyince memenin şeklini verdik. Yine eş zamanlı ameliyatla karşı memedeki fazlalıkları alarak hem kanserli dokudan hastalarımızı kurtardık hem de onkoplastik yöntemle memeler arasındaki hacim farkını gidererek daha estetik bir görünüm sağladık." ifadelerini kullandı.

Akbaş, meme kanserinde, memenin komple alınması yöntemi kullanımının artık yok denecek kadar azaldığının altını çizerek, şöyle devam etti:

"2010'lardan sonra onkoplastik yöntemler ile gerçekten çok farklı bir alana girdik. Meme, kadın için önemli bir unsurdur. Memenin alınması veya meme cerrahisi sonrasında hastanın memesinde gözlenen asimetri, şekil bozukluğunun ciddi sorunlara neden olduğu görüldü. Bu aşamada, onkoplastik yöntemleri kullanarak memede bulunan tümöre göre tek memeye veya eş zamanlı her iki memeye uygulanan cerrahi ile hastanın memesindeki şekil bozukluğunu minimuma indiriyoruz. Buradaki en önemli nokta, meme cerrahisi sırasında onkolojik kurallara uyduktan sonra hastanın memesinin tamamen alınması ile memenin estetik olarak korunduğu ve şekil bozukluğunun olmadığı biçimde yapılan cerrahi arasında yaşam süresi farkı olmamasının bilinmesidir."

Halk arasında, meme kanserinden ancak memenin tamamen alınması ile kurtulabileceği yönünde yanlış bir inanış olduğuna dikkati çeken Akbaş, "Memenin bir kısmının alınarak estetik görüntünün korunduğu meme koruyucu ameliyat bazen istenmiyor. Bu tamamen yanlış bir inanıştır. Bunun bilimsel hiçbir geçerliliği mevcut değildir. Yapılan tüm çalışmalarda, hastanın memesinin komple alınması ile memenin korunması arasında hem hastalıksız sağ kalım hem de yaşam süresi arasında hiçbir fark olmadığı kanıtlanmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

TRABZON (AA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER