Sermaye, Finans Sermayesi Tarafına Göç Ediyor

Ortalama aydınımız sermaye ile finans sermayesi arasında bir fark gözetmez. Eğer aydın, sağ ve sermayeden taraf, bir ideolojiye sahipse, finans sermayesi çok ama çok iyi bir şeydir. Hatta uygarlığımıza çağ atlatacak bir düşünce sistemidir.

Eğer aydınımız sol ideolojiden yana ise, onun için gerçek sermaye ile finans sermayesi arasında bir fark yoktur. Her ikisinin de sömüren bir karakteri vardır. Ve her iki sermaye türüne de toptan bakar. Aynı sınıflamaya koyarak akıl yürütür.

Oysa, bu iki sermaye türü, (şimdilik değil ama) birbirlerini yok edecek şekilde, birbirine düşman sermaye guruplarıdır.

Şimdilik bu iki sermaye gurubu bir arada mutlu yaşıyor gibi görünse de alttan alta, sert bir mücadele sürmektedir.

Bu iki sermaye türünü anlayacağımız şekilde tanımlarsak; gerçek sermaye, üretmek için rekabet eden, üreten, ürettiği üzerinden artı değer kazanan, her an yatırım yapma yeteneğine sahip olan gerçek bir değerdir.

Finans sermayesi ise, biraz muğlak, biraz sanal, illa bir başka değere (varlığa) bağımlı olan, gerçekte üretim gücü olmamasına rağmen, gücünü gerçek sermayeye dayayarak iş gören bir sermaye türüdür.

Finans sermayesini hemen bir cümle ile anlatmak oldukça zor olsa da bir deneme yaparsak: nakitte dönüşemeyen varlıkların, menkul kıymetlere dönüştürülerek, hisse senetlerine bölünmüş halidir, finans sermayesi…

Her ne kadar paraya benzese de kâğıt üzerine yazılmış bir değeri temsil eder.

Bir örnek üzerinden gidelim. Ticari bankaların dijital olarak ürettikleri alım gücüne, banka kredisine, ya da kaydı paraya finans sermayesi diyebiliriz.

Mesela ben kolumdaki saati teminat göstererek bankadan on bir lira kredi (dijital basılmış para) alabilirim. Benim saatimin on bin lira olup olmadığını banka uzmanları teyit etmiş olabilirler. Lakin benim kolumdaki saat 500 liralık ise banka piyasaya 9 bir 500 lira olamayan bir para enjekte etmiş demektir. (Krizlerin ana nedenlerinden birisi)

Saatimi değil de şirketimi teminat göstererek, bankadan kredi çekmişsem, ama şirketimin içi boş, hatta borçlu ise bankanın verdiği kredi sanal bir değere bağımlı olmuş demektir. Böyle bir durumda, borçlu bir şirketin borçları piyasada serbest dolaşıma sokulmuş demektir.

Amerika’da borsada işlem gören şirket hisselerinin ¼ zombi şirket olarak tanımlanıyor. Yani piyasada işlem gören sermayenin ¼ ‘ü sanal olmuş demektir. Zaten ABD’de ortaya çıkan finans krizleri böyle ortaya çıktı.Kâğıt üzerinde sermaye var. Ama değeri yok.

Kâğıt alıp kağıt satarak, kar etmek varken, gerçek sermaye neden yatırım yapsın da kendini zora soksun. O da parasını finans sistemi içerinde değerlendirerek, üretimden çıkmış oluyor.

ABD’deki üretimsizliğin nedeni, tüm tüketim ürünlerinde, Çin devletine bağımlı olmasının nedeni budur.

Üretmeyen, sadece hizmet sektöründe kalarak, bir uygarlığı sürdürebilen bir sosyal topluluk görülmemiştir. Herkes tefeci olursa işleri kim yapacak.

Dünyada finans kapitale kapılarını açmış tüm devletlerin içine düştüğü bu finans sistemi uygarlığın sonunu getirecek gibi görünüyor.

YORUM EKLE