Altınova Gazetesi
2025-07-27 14:00:44

Gözle Başlayan Vurdumduymazlık: Oyun Sanıldığı Kadar Masum Değil

Esma Deniz

27 Temmuz 2025, 14:00

Artık çocuklarımız eskisi gibi değil ! 

Ne sokakta oynanan oyunlar kaldı, ne de dizlerinde yara izleriyle büyüyen bir nesil… Şimdi oyunlar parmak uçlarında. Çocukların ellerine verdiğimiz telefonlarda, gözlerini ayıramadıkları ekranlarda… Oysa biz farkında olmasak da, o küçük ellerde tuttukları telefonlar, onların duygusal gelişimini sessizce şekillendiriyor.

Bugün birçok anne baba çalışıyor, yoruluyor, çabalıyor. Evet, çocuklarıyla ilgilenmeye çalışıyorlar, ama zaman yetmiyor.

Çocuğun sessiz kalması için eline verilen bir telefon, bir süreliğine çözüm gibi görünse de uzun vadede bambaşka sorunların kapısını aralıyor. Çünkü o telefonun içinde “sanal” bir dünya var ve bu dünya, çocuğun gerçeklik algısını fark ettirmeden değiştirmeye başlıyor.

Çocuk bir oyunda sağ tuşa bastığında hızlanıyor, sol tuşa bastığında yavaşlıyor.

Bir karakteri dövüyor, ateş ediyor, öldürüyor…

Ve sadece birkaç saniye sonra her şey yeniden başlıyor. Oyundaki o karakter yeniden canlanıyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi. İşte tam burada kritik bir sorun başlıyor: çocuk, yaptığı eylemin sonuçsuz kaldığını öğreniyor.

Vurduğunda can yanmıyor, öldürdüğünde ölüm kalıcı olmuyor. Çünkü oyun yeniden başlıyor, çünkü hiçbir şey için “bedel” yok.

Bu durum yalnızca oyunun içinde kalmıyor. Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramına göre çocuklar, gördüklerini model alarak öğrenir. Yani bir çocuk şiddeti izliyorsa, hele ki bu şiddet bir sonuç doğurmuyorsa, beyni bunu “doğal ve kabul edilebilir” olarak kodlar. Oyunlarda gördüğü davranışları, zamanla içselleştirir. Gerçek hayatta bir hayvana ya da insana zarar verdiğinde de aynı oyundaki gibi sonuçsuz kalacağını sanır.

Vicdan, empati, pişmanlık gibi duygular körelmeye başlar. Bu çocuklar büyüdüğünde, “vurdumduymaz” bir nesil olur. Çünkü ellerine verdiğimiz o telefonlardan “acı yok, sorumluluk yok” mesajını aldılar.

Bu noktada suç yalnızca teknolojide değil, biz yetişkinlerde. Çünkü teknolojiyi biz sunuyoruz, biz denetlemiyoruz, biz “sadece oyun” diyerek geçiştiriyoruz. Oysa ekranın ardında çocuklarımızın zihninde büyüyen bir algı bozulması var. Üstelik bu, sadece şiddetle sınırlı değil. Duygu düzenleme, empati kurma, sabretme, beklemeyi öğrenme gibi beceriler de ekrandan gelen hazza kurban gidiyor.

Bir çocuğun bir kuşu öldürüp yeniden dirileceğini sanması, bize sıradan gelmemeli. Çünkü bu bir çocuğun hayalle gerçeği karıştırması değil; bizim gerçek dünyayı ona öğretemememizdir.

Ne Yapmalı?

Çocuklarımızla “gerçek bağ” kurmalıyız. Onlara yalnızca zaman ayırmak değil, rehberlik etmek zorundayız.

Teknolojiyi tamamen yasaklamak değil, onu denetlemek ve sınırlandırmakla sorumluyuz. Onlara sevginin, sabrın, merhametin ve acının da hayatın bir parçası olduğunu öğretmeliyiz. Çünkü oyun bitince, hayat yeniden başlamıyor. Gerçek dünyada yapılan her hareketin bir sonucu var. Ve çocuklarımız, bu gerçeği bizden öğrenecekler.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.