Vitamin D Seviyesi Düşük Olanlar Uzun Yaşıyor

Hollanda’ lı uzmanlar tarafından yapılan yeni bir araştırmada anne ve babaları uzun yaşayan ailelerin çocuklarının D vitamini seviyelerinin düşük olma eğilimi gösterdikleri tespit edildi.

90’ lı yaşlara kadar yaşayanların evlatlarının kan D vitamini seviyelerinin kontrol grubuna nazaran daha düşük olduğu bulundu.

CMAJ’ da (Canadian Medical Association Journal) yayımlanan araştırma, vitamin seviyesi yüksekliği ile ilişkili olan genetik varyasyonu taşıma ihtimalinin de düşük olduğunu gösteriyor.

Daha önce yapılan enine kesit ve boylamasına çalışmalarda D vitamini düşük olanlarda kalp damar hastalıkları, kanser ve enfeksiyonların ve mortalitenin yüksek olduğu gösterilmişti.

Ne var ki bu çalışmalar “illiyeti” göstermek içim planlanmamıştı ve büyük metaanalizlerde D vitamini desteklerinin mortalite üzerine bir etkisi olmadığı belirlendiğinden, D vitamini düşüklüğünün hastalığın sebebi olmaktan ziyade sonucu olabileceği düşünülmüştü.

Araştırma, Leiden Longevity Study kapsamında en azından iki kardeşin 90’ lı senelere eriştiği 421 aile üzerinde yapıldı.

Yeteri kadar yaşları uygun kontrol grubu bulması zor olduğundan dolayı da 90’vlıkların 1038 evladı ve bunların 461 eşi kontrol grubu olarak seçildi.

Katılımcıların ortalama yaşı 59 ve yüzde 55’ i kadın idi; her iki grubun besin ve ilaç olarak D vitamini alımları birbirine benziyordu.

Antropometrik karakteristikler, 25 (OH) vitamin D ve paratroit hormon seviyeleri, diyetle alınan D vitamini ve D vitamini seviyeleri ile ilişkili tek nükleotid polimorfizmleri (SNPs) değerlendirildi.

Daha fazla güneşe maruz kalanlarda, solaryuma girenlerde D vitamini seviyeleri daha yüksekti ve paratroit hormon seviyeleri ile ters ilişkiliydi.

Karışıklığa sebep olabilecek muhtemel faktörler olarak yaş, cinsiyet, vücut kitle endeksi, kan örneklerinin alındığı ay, diyetle ve hap olarak D vitamini alımı ve kreatinin seviyeleri dikkate alındı.

Kontrol grubu ile kıyaslandığında 90’ lıkların çocuklarının D vitamini seviyeleri ayarlamalar yapıldıktan sonra kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük bulundu (64.3’ e karşı 68.4).

Paratroit hormon seviyeleri arasında bir fark yoktu.

Kontrol grubu ile kıyaslandığında 90’ lıkların çocuklarının CYP2R1 geninde genetik varyasyon sıklığının daha az olduğu belirlendi.

Bu genin, deriye güneş ışınlarının temasıyla D vitamini üretimi, karaciğerde 25(OH) vitamin D’ ye dönüşümünde rolü var.

Araştırmacılar bu sonuçları şu sözlerle yorumluyorlar:

BİR: 90’ lıkların çocuklarında kontrol grubu ile kıyaslandığında yüksek D vitamini seviyelerine sebep olan CYP2R1 genindeki varyasyon sıklığı daha azdır.

İKİ: Bunların en fazla rastlanan iki genotipte de süren D vitamini seviyeleri daha düşük idi.

ÜÇ: Bu sonuçlar, daha önce bildirilmiş olan düşük D vitamini- hastalık-ölüm ilişkisiyle çelişiyor.

Bu ne iştir?

Bu araştırma daha önce D vitamini ile bilinenleri adeta alt üst etmekle beraber sadece buna dayanarak D vitaminiyle ilgili bildiklerimizi değiştirecek değiliz.

D vitaminin bazı hastalıklarla ve mortalite artışı ile beraberliği bunların bu hastalıklara bağlı olarak daha az güneşe maruz kalmış olmalarıyla da ilgili olabilir.

Kalp hastalıkları D vitamini düşüklüğü bu kişilerin daha az hareketli olmaları ve vücut kitle endeksi yüksekliği ile de açıklanabilir.

Gelelim neticeye

Pek çok eksik tarafı ve kusurları da olan bu çalışmaya bakarak D vitamini seviyesi düşüklüğünün uzun yaşamanın “anahtarı” olduğunu söylemek mümkün değil.

Bununla beraber gene de bu araştırmayı mühimsemek ve bu sonuçları daha geniş kapsamlı araştırmalarla sorgulamak doğru olur.

Ben bu araştırmayı, D vitaminini ilaç olarak almanın sağlıklı insanlar için tamamen gereksiz bir iş olduğu tezime bir “destek” olarak görüyorum.

Ey D vitamini meftunları, hapı ampulü kırıp içmeyi bırakın, adam gibi beslenin!

YORUM EKLE