BİR NESİL BİR GECEDE Mİ CAHİL BIRAKILDI ASIRLARDIR CAHİL BIRAKILAN NESİLLER Mİ VARDI? 9 9


         Arap harfleriyle Osmanlıcanın birden çok şekilde yazılışı, aynı yazılan bir harfin 6-7 şekilde okunması, Türk dili ile doku uyuşmazlığının olması; Arapça, Farsça kelimelerin çok oluşu okuma yazma çeşitlerini öğrenmenin zorluğu Osmanlı’da daha kolay okuma yazmanın çarelerini arayıp tartışmaya sev etmiştir.

        Osmanlının en güçlü padişahlarından biri olarak kabul edilen, birçok alanda olduğu gibi eğitim öğretim alanında da yenilikler yapan 2.Abdülhamit Han okuma yazma alanındaki olayları şöyle değerlendirir. “Ben tahta çıktıktan sonra ilkokul sayısı on misline çıkmıştır.(20.000) mektep. Bu sayı maalesef kifayetsizdir. Ulemanın ifrat derecesinde tutucu olmasından dolayı, yüksek okullarımızı asri hale getirmemiz çok zordur. Yazımızı öğrenmek çok kolay değildir! Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için, belki de Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur! Her ne kadar bu harflerle, lisanımızdaki bazı eserleri vermek güçlüğü mevcut ise de bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir. Aklı başında hiçbir kimse öğrenmeye düşman olamaz. Bende bütün dindaşlarıma iyi ve faydalı olan her yenilgiyi tanıtmak istiyorum.” (30

         Osmanlı imparatorluğunda ilk defa 2.Abdülhamit Han Arap harfleriyle yapılan eğitimin yetersizliğini bu kadar açık ifade etmiştir.2.Abdülhamit’ten öncede de bazı çalışmalar olmuşsa da bunlar yeterli ve başarılı olamamıştır.(31)

         Osmanlı padişahlarının 34.sultanı olan 2.Abdülhamit Türk dili, Türk kimliği ve Türk kültürünü en çok sahiplenen, yabancıların açtığı misyoner okullarından rahatsız olan, dış güçlerin birçok oyununu bozup menfaatlerine engel olmaya çalışanlardan biri olduğu için yabancıların en çok eleştirip karikatürize ederek adını kızıl sultan koydukları padişahtır.

       2.Abdülhamit Arap harflerinin Türkçenin ihtiyacını karşılamadığını bunun için Arap alfabesinin ya ıslah edilip kolay bir alfabe meydana getirilmesi veya yeni bir alfabeye ihtiyaç olduğunu söyler. Okul kitaplarının yeteri şekilde Türk ve Türklük duygusunu yansıtmadığını buradan hareketle yabancıların Osmanlı’yı bölüp parçalamaya çalışmalarının kolaylaştığının farkına varan bir padişahtır.

        2.Abdülhamit’i, Abdülhamit’in kendi fermanından öğrenelim!        

       TÜRKÇE’YE SAYGI –YILDIZ SARAY-I  HÜMAYÜNU

        Baş Kitabet Dairesi 703

Avrupa devletleri yalnız ülkelerinde değil, geçici olarak işgal ettikleri mahallerde kendi lisanlarını öğrenme mecburiyeti koymaları ve Osmanlı ülkelerinde bile lisanlarını yaymaya çalışmakta oldukları cihetle Osmanlı devleti ülkelerinde bulunan Hıristiyan okullarında dahi talebeye suret-i ciddiye de Türkçe tedris ettirilmesi hususunun temini ve bu mekteplerin Lisan-i Türki imtihanlarında Maarif Nezaret-i celilesinden bir mümeyyiz (gözlemci )bulundurularak öğrencilerin Lisanı Osmaniyede’ki öğrenme derecelerini belirlenmesi ve nizamname gereği adı geçen mekteplerin ayrıca teftiş dahi edilmesi ve bunlardan öğrencilere Türkçe öğretmeyen okulların kapatılması gerektiği irade-i Seniye-i Cenab-ı Hilafet penahiden olmakla ol –babda emr-u ferman hazret-i veliyyü’l emrimdir.(32)

                                                   22-Muharrem Sene 1312 fi 14-Temmuz 1310

                                                    (26- Temmuz 1894)-Belge-15-

      Yayımlanan bu ferman üzerinde batı ayağı kalkar, Türkçe dil değildir; Türkçeyle sanat olmaz yaygaraları koparılır. Osmanlının en güçlü olduğu dönemde dilini ihmal edişi  veya Arapçaya Farsçaya kurban edişine azınlıkların ve yabancıların okullarına Türkçe dersi konmayışına hep hoşgörü gözlüğü taktırılarak baktırıldık…Güçten kuvvetten düşünce de dilimizle birlikte alay konusu yapıldık.Hiç unutulmaması gereken milletlerin bekasının teminatları dilleridir.Osmanlıyı kılıç zoruyla yenemeyenler Türk’ü Türkçeden ayırarak ölü milletlerin mezarlığına gömmeye çalışmışlardır.

       Batı dünyasındaki hızlı kalkınma, yeni yeni keşifler Osmanlıyı batıya yanaşmaya zorlamış bununun içinde batıyla ilgili zaman kullanımında saat, takvim, ağırlık ölçüleri ve Latin alfabesi gibi konular  gündeme gelmiştir.örnek olarak telgrafın alınışının zorunlu hale gelişi gibi.31.Osmanlı padişahı Abdülmecit zamanında 1847’de ilk telgraf Beylerbeyi sarayına konulmuş,Osmanlı devleti de bundan istifade edebilmek için telgraflarda Latin alfabesini kullanmak zorunda kalmıştır.Sistem yaygın hale getirilmiştir.

       İlk defa Fevzi, Zihni ve Mustafa efendiler Latin alfabesine dayalı olarak Türkçe bir alfabe hazırlamışlar ve bu alfabe 1928’de yapılan harf inkılabına kadar resmi olarak telgraf haberleşmelerinde kullanılmıştır.(33)

                                                                                           Devamı var 

YORUM EKLE