ABD KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE VE TÜRKEŞ

                                                                        

          Atatürk’ün ölümüyle beraber Türkiye’de ABD kuşatması başlamıştır. Solcu denilen İsmet İnönü, sağcı ve “Din kahramanı” denilen Adnan Menderes döneminde AB ve ABD emperyalizmine teslim olunmuştur.

          İsmet İnönü, milli mücadele günlerinde Kazım Karabekir’e yazdığı mektubunda şöyle diyordu: “Anadolu’da halkın Amerikalıları herkese tercih ettikleri gerekçesiyle müracaat edilse faydası olacaktır; bende tamamıyla bu görüşteyim. Bütün memleket parçalanmadan Amerika’nın denetimine girmek, yaşayabilmek için tek ehven çare gibidir.”

         Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” hedefi, İsmet İnönü ve Adnan Menderes’le başlayan dönemde “Sömürge Ülke Türkiye”ye dönüşmüş; Atatürk döneminde nerede milli bir adım atılmışsa, onları tek tek, yok etmişlerdir.

         27 Aralık 1949’da ABD ile yapılan “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” adıyla kurulan dört Amerikalı, dört Türk, sekiz kişilik komisyon kurulur; başkanı da ABD büyük elçisi olur. Eğitim öğretimini ABD’li bir heyetle belirleyen Türkiye, Atatürk’ün ortaya koyduğu milli tarih, milli dil ve milli kalkınma hamlelerini yok etmiş ve faturasını da Atatürk’e kesmişlerdir. Örümcek ağını biri sağcı, diğeri solcu denilen( iki büyük!) devlet adamımız sayesinde örmeye devam etmiştir.

        Zaman tüneli içinde ilerleyerek 27 Mayıs 1960’a geliyoruz. Askeri bir ihtilal ile Demokrat Parti (DP)hükümeti devriliyor. Milli Birlik Komitesi adı verilen 38 kişilik askeri bir birlik, idareyi ele alıyor. Hareketin başına da Orgeneral Cemal Gürsel geçiyor.

         Darbenin güçlü Albayı Alparslan Türkeş, O günleri şöyle anlatır: “ Bakanlıkları dolaşırken İçişleri Bakanlığına gittiğimde, orada, ayrı bir odada Amerikalıları gördüm. Yetkililere sorduğumda Komünizmle mücadele için Amerikalılarla işbirliği yapıyoruz. Bunlarda aramızdaki işbirliği koordinasyonunu sağlıyorlar cevabını aldım. İnceleyince gördüm ki İçişleri Bakanlığına dışarıdan gelen şifre, telgraf ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor.”

             Bu durumu öğrendikten sonra Türkeş odanın boşaltılmasını, Amerikan Yardım Binasına gitmelerini ister. Gerisini gene Türkeş’ten dinleyelim: “ Ben talimat verdikten sonra CIA’nin Ankara’daki başkanı bana geldi; Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ederek dedim ki, Amerika ile dostluğumuzu sürdürme kararındayız. Komünizmle mücadeleyi birlikte yapacağız fakat onlar orada kalmamalı.”

          Amerikalı, emir ve talimatlarına baş göz üstü denilmesine alıştığı için bunun peşini bırakmadı.  Türkeş gelişmeleri şöyle anlatır:” Daha sonra Amerika Büyükelçisi geldi; orası zaten küçük bir odadır, diyerek aynı taleplerde bulundu. Ona da aynı şeyleri söyledim. Büyükelçi, onunla yetinmeyip bir de mektup yazdı.”

       Daha sonra 25 Temmuz 1960 tarihinde Ankara Büyükelçisi Sekreteri H.Doyle Türkeş’e mektup göndererek, İçişleri Bakanlığındaki büronun CIA Ofisi olduğunu kararlı bir şekilde açıkladı. Burası kırılma noktası olmuştur. Darbeden bir gün sonra Cemal Gürsel, ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nden 1 Haziran’da ödenecek memur maaşları için para isteyerek ABD’ye teslim olunmuştur. Onun için,” para almaya alışan, emir almaya alışır” denilmiştir.

            30 Mayıs 1960 günü ABD, Milli Birlik Komitesi hükümetini tanıdığını ilan edip istenilen parayı verir. Mayıs maaşları bu paradan verilir. Cemal Gürsel iktidarı ele geçirdikten altı hafta (45 gün) sonra Amerikalılarla ordudan atmayı düşündüğü yüksek rütbeli subayların sayısını konuşur! 3 Ağustos 1960 tarihinde çıkarılan bir yasayla Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 235 general ve 5000 bine yakın subay emekli edilir. Amerika’nın önerisi düşündürücüdür,”AMERİKA’DA EĞİTİM GÖRMÜŞ OLANLARIN SAYISI BİRKAÇ TANEYİ GEÇ MESİN!”

          1980 12 Eylül Darbesi yapılınca ABD’li yetkililer “Bizim çocuklar darbe yaptı” diyor. Bu çocuklar bir sağdan, bir soldan diyerek ipte sallandırdıklarının yerlerini kimlerle doldurdu? Dindarlık kimliği arkasına saklanan “yeşil kuşak Projesi”nin elemanları ve ABD hizmetkârlığının gönüllü kahramanları “ABİLERLE” doldurulunca paralel yapılar ortaya çıkar, kahraman savcılarımız, hâkimlerimiz de yurt dışına kaçar.

          Hesapsız darbe yapanların ABD’den para talepleri devam edip, Cemal Gürsel Amerika hükümetinden 100 milyon hibe ister. Toplantıda Türkeş de çevirmen olarak bulunmaktadır. Bu durumu ABD Büyükelçisi Fletcher Warren Washington’a iletir. Para istekleri karşısında Amerikalıları nazlı görününce Türkeş: “Biz bu parayı başka yerden buluruz” der.

    Aynı günlerde Milli Birlik Komitesiyle yaklaşımdan yana olan Sovyetler Birliği, Türkiye’ye parasal yardım teklifinde bulunur. ABD’den istenen 100 milyon yerine Sovyetler Birliği yıllık yüzde üç faizle 500 milyon dolar teklif eder. Amerikalıların korktuğu, Türkiye’nin Rusya’ya yaklaşmasıydı; orada dengeler iyi kurulamadığı için, Rusların teklifinin iki katı faizle Amerikalılardan para ve emir alınır.

          ABD Ankara Büyükelçisi Warren, Washington’a gönderdiği gizli mektubunda Milli Birlik Komitesini değerlendirerek der ki:”Gürselden sonra en etkili kişi Türkeş’tir. Türkeş; fanatik düzeyde coşkulu, aşağılık duygusuyla yüklü, komitenin eylemlerine enerji verip hedef belirleyici olabilecek denli öfke ve hırs dolu bir adamdır. Milli Birlik Komitesi’nde ciddi bir bölünme olursa, ya da GÜRSELİN İZLEDİĞİ YOL ciddi bir tehditle karşılaşırsa, gerekli manevrayı Türkeş’in yapacağını beklemekteyim.”

         Türkeş, ABD’li yetkililere gereken güveni vermediği gibi, ofis ve para temini konusundaki dik başlı davranışı sayesinde Hindistan’a sürülmüştür. Birinci Cemal Gürsel hükümeti de 22 kabine üyesinin 16 tanesi Mason biraderlerden olmak üzere yoluna devam etmiştir.   

      

 

 

 

            

           

             

        

 

                                                                   

 

  

YORUM EKLE