Amerika ne Demek İstiyor?

Amerikan Başkanı Biden ve ekibinin işbaşı yapmasıyla beraber, Amerika’dan gelen sesler, hiç iyi sesler değildir.

Gelen sesler; Türk Amerikan ilişkilerini, “silahla çözülecek zemine” taşıyabiliriz, mealinde ki seslerdir.

Uzlaşmaya kapalı, diyaloğa kapalı, ikinci el konuşmalara kapalı duruyoruyorlar.

DİKKAT!  Yazıları eposta olarak al

Verilen demeçler ve raporlardan çıkarabileceğimiz tek bir sonuç var. Biden diyor ki, “ben Erdoğan ile Amerikan Türkiye ilişkilerini konuşmam.”

Geçen yüz kusur gün buna işaret ediyor.

Önce onun gitmesi için gereken koşulları hazırlarım. Erdoğan gittikten sonra, Türkiye’nin başına kim gelecekse, onunla, Türk Amerika ilişkileri o zaman konuşurum.

Biden, bu stratejik kararı şu iki ana temelden çıkarıyor. 1- Erdoğan nasılsa, Suriye ile anlaşmazSuriye ile anlaşamayan Erdoğan’ı, Rusya da desteklemez. 2-Ekonomisi iyice zayıflayan Türk halkının, Erdoğan’a olan desteği zaten azaldı. Erdoğan ile anlaşırsam, Erdoğan karşıtları çoğunlukta olduğundan, Türk halkını karşıma almış olurum. ABD’nin şimdilik uyguladığı strateji bu gibi görünüyor.

Erdoğan ve iktidar buradan bir çıkış stratejisi arıyor.

Aranan stratejinin ilk basamağı; 7 Haziran 1 Kasım seçimlerinde uygulanan stratejidir. PKK ile yürütülen Çözüm Sürecinden çıkıp, silahlı mücadeleye girmek. Bu strateji, Erdoğan’a kaybettiği 7 Haziran seçimlerini, 1 Kasım seçimleriyle kazanca çevirmişti. Seçimler yenilenmiş ve Erdoğan yoluna devam etmişti.

Hem ekonomik hem siyasi hem de Amerikan baskılarıyla karşı karşıya olan Erdoğan, kendisine bir HURUÇ Harekâtı arıyor.

PKK ile mücadele, sadece bu iktidara özgü bir mücadele değildir. Türkiye 40 yıldır PKK ile mücadele ediyor. Hangi iktidar olursa olsun, gene O iktidar da PKK ile savaşacaktır. Erdoğan iktidarından başka bir iktidar, PKK ile savaşmaz propagandası, iktidara ait bir propagandadır. PKK ile savaş sorunu, iktidarlara göre değişebilecek bir sorun değildir.

Kaldı ki, AKP iktidarı PKK ile mücadelede güvenilmez zikzaklar çizmiştir.

Suriye ve Rusya ile anlaşıp, ABD baskılarına karşı koyma stratejisi yerine, ülke içinde huruç hareketleriyle, halk desteğini arkasına alarak işin içinden çıkacağını düşünmektedir.

Elbette halk desteği olmaza olmazdır. Ancak ülkenin yarısını karşısına alarak verilen beyanatlar, halk desteğinin de öyle, huruç harekâtlarıyla, yeniden sağlanabilecek gibi görünmüyor.

Bir iktidar, ideolojik saplantıları nedeniyle, ülke yararına olmayacak stratejilerin içinde debelenip, ülkeyi dış tehditlerin odağı haline getiriyorsa, Türk halkı kendini savunacak ve ülke şartlarına en uygun strateji tercihini yapacak, iktidarını elbette bulur.

Hem iç birliğin sağlanmasında hem ekonomik olarak sorunların çözümünde, ideolojik saplantılar nedeniyle ülke zora girmişse, Türk halkına düşen görev; ideolojisinden ötürü, ülke birliğini ve ülke savunmasını zora sokmayacak bir iktidar bulmasıdır.

Çözümsüzlük gelip dayatmıştır. Ülke savunması, kişisel ideolojilerin dayatması ile çözüm araması zamanı değildir.

Birliğin daha fazla örselenmemesi son derece önemlidir.

YORUM EKLE