ANNEMSİZLİĞİN YAZ’INDA

Günün ilk ışıkları dolarken odama,dalıyorum.Öğlen üstü uyanabiliyorum.Pikeyi yerde buluyorum.Acıkmışım.Uzun uzun geriniyorum.Kalkıp mutfağa yöneliyorum.

Çay suyunu ocağa koyup,kahvaltı tepsimi hazırlayacağım.Telefonum çalıyor.

Çalması kesilene değin hareketsiz duruyorum olduğum yerde.Aklıma geliyor;

yalnızım ve evde hiçbir şey yok.Çayın altını kapatıp bir nescafe yapıp ,

kupayı elime alıp çıkıyorum kapıdan.Gecenin ıslaklığını henüz üzerinden atamamış çimlere basa basa giriyorum bahçemize.Başımı kaldırıyorum gökyüzüne.

Bir süre neredeyse bana sürünerek geçen bulutları seyrediyorum.

Ah anne,anne,anne…

Yoksun şimdi yanımda.Sensiz ilk yaz evimizde.Hiç bir şeyin tadı yok.Ne o meşhur kocaman Dut ağacının devasa kollarının altındaki serinliğin.Ne içerden Tv’den yükselen müziğin.Ne geride bıraktığın bir çift kumrunun çıkarttığı “guguk…guguk” seslerinin.

Yanından ayrılmayan Paşa (köpeğimiz) bile yokluğunda uğramaz oldu buralara.Hele güneş battıktan sonra açan,elini arkana atıp,dudağında “lâz’ca” mırıltılarla yanlarından geçerken,kokusunu içine çektiğin akşam sefaları bile,eski güzelliklerinden çok uzak.

Bir an Bafra’ya,eve dönmeyi geçiriyorum aklımdan.

YORUM EKLE