banner221

Aynı Göğün Altında 3 Nefes

“Aynı Göğün Altında 3 Nefes” 3 anne ve bebeğini anlatan bir Trt belgeseli.

İstanbul’da şu an birçok kadının hayali olan çok iyi ekonomik ve fiziki imkânlar içerisinde yaşayan Gizem ve bebeği Kaan Ata;

Manavgat Altınkaya köyünde zor ekonomik ve kırsalın fiziki şartlarında hayatını devam ettiren Esma ve bebeği Şeref;

Batman’da ekonomik ve fiziki olarak olağanüstü zor şartlarda hayata tutunmaya çalışan Afgan Karima ve bebeği Muhsin’in hikâyesini anlatıyor belgesel.

Aile Eğitim ve İletişim Uzmanı olarak yıllardır dile getirdiğimiz kişi ve toplumun en çok üzerinde durması gereken “annelik” makamına 3 farklı yaklaşım getiriliyor canlı anlatımla.

Belgesel, dünyanın en önemli ve belirleyici faktörü “anne”yi hepimizin gözlerinin içine sokuyor.

İnsanın kişiliği, sağlığı, psikolojisi v.b. bir ömür hayatını etkileyecek bütün değerlerin inşasında en önemli ihtiyacın annenin bebeğine yakınlığı, ona verdiği emek, zaman, değer ve sevgi olduğunu ispat ediyor belgesel.

Bir şeyler yapmak için para ve fiziki şartların en son ihtiyaç duyulan şeyler olduğunu anlıyoruz.

Gönül zenginliğini devreye koyan annelerin bebeklerine ne büyük katkıyı yaptıklarını görüyoruz.

Batı’da başlayıp virüs gibi dünyaya yayılan Modernizm ve vahşi kapitalizm kariyeri, para kazanmayı anneliğin önüne çıkartmaya çalıştı.

Bu yaratılışa aykırı yolu 200 yıldır şartları zorlamasa da başarılı olması imkânsız ama kadınlara, anneliğe ve bütün beşeriyete büyük zararlar verdi.

O zararları verirken ürettiği 3 temel sistem de 100 yıl içerisinde çöktü.

1945 de Nasyonalizm, 1987’de Komünizm, 2008’de Liberalizm ve Kapitalizm çöktüler.

Bugün insanlık yeni bir medeniyet hikâyesi yazılmasını bekliyor.

Bu görev Mezopotamya ve 25’den fazla Medeniyete ev sahipliği yapmış Anadolu’ya bağdaş kurmuş olan millete düşüyor.

Sağlıklı birey ve huzurlu toplum için ihtiyacımız olan mutlu ailenin temelinde iyi/ilgili bir anne vardır.

Başta babalar olmak üzere toplum ve devletin kadının iyi/ilgili annelik yapması gereken bütün şartları oluşturması medeniyet tesisinin en önemli adımı.

Bu adımın altını doldururken kızlarımıza en küçük yaşlarından itibaren en büyük makam, mevki, kariyer ve değerin annelik olduğu öğretilmeli.

Bir çocuk yetiştirmenin dünyada fani beşerin ulaşabileceği en büyük zenginlik olduğu anlatılmalı.

Cennetin anahtarının ayakları altına konulan annelik makamının görev ve sorumlulukları zihnine silinmeyecek şekilde yerleştirilmeli.

Özellikle bu coğrafyada annelerin çocuklarının yüreklerini sevgi, şefkat, merhamet ve özgüvenle dolduranların medeniyet kurduğunu ve bu medeniyetlerin “anaların dolu dolu” olmasına bolluğuna bağlandığını görürsünüz.

Evet dostlar!

Dünyada herkes nefes alıyor ama herkes o nefesi hayata, değere dönüştüremiyor.

Ancak işini aşkla yapanlar aldıklarını nefesleri verirken önce en yakınlarından “etki alanlarından” başlayarak dünyaya hayat üflüyorlar.

Nefesleriyle âleme hayat üfleyenler ölümsüzlük makamına ulaşıyorlar.

Nefesleriyle inşa ettikleri hayatlar onları kıyamete kadar yaşatıyor, daimi kılıyorlar.

Yunus Emre bu gerçeğe işaret ediyor:

“Yunus öldü diye salâ verirler/Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez.

Haydi!

İşimizi aşkla yapalım.

İşlerin en değerlisi olan annelik ise aşkla yapılması gereken en önemli ve en birinci vazife.

Beşiği aşkla sallayarak, nefesleriyle âleme şekil veren şefkat kahramanları anneleri saygı, hürmet ve minnetle selamlıyorum.

YORUM EKLE