Bir 1071 Öyküsü…

Malazgirt savaşını mı anlatacağım?
Hayır, sevgili okur..

Ben tarihçi değilim, gezginci miyim, ona da hayır, ya ne?
İşte ne’yiz, kim’iz, yazıyla, azıyla, çoğuyla araştırmaya çalışıyoruz şu yeryüzü cennetinde dolaşarak..

Yine öyle kalkıp Dikmen’in yükseklerindeki evimizin mavi beyaz yaz sabahlarından birinde, yürüyelim şu ana caddenin düzensiz sessizliğinde, dedik hanımla birlikte.

Cadde boyunca on katlı-on beş katlı dev siteler.. bloklar..

Geldik, bir sıradağlar gibi uzanan 1071 konutlarının önüne.

Eskiden bu geniş, çimenli arazinin tepesine doğru tırmanır, Ankara’nın kuzey ufuklarını seyrederdik coşkuyla..

Şimdi bir beton torosları..

Ne olacak, dedim hanıma dönerek; “inşaata dayalı ahlaksız büyüme”..

“Öyle deme, dedi, bak şu yeni açılan pastanede oturan gençlere.. maskesiz.. mesafesiz..

“Yürüyüş sonu oturalım mı burada, soralım gençlere buranın adı nereden geliyor, niye 1071?”

Ben neredeyse, bin yıllık bir zihin zıplamasıyla;

“Canım işte hepimiz Büyük Selçuklu Alparslan’ın torunları değil miyiz, Anadolu’ya 1071’in 26 Ağustos’unda Malazgirt’ten girdik, dedim, adımlarımı ilerideki parka doğru hızlandırarak..

“Tamam da kardeşim, Atatürk de Ankara’ya şu az ilerideki Keklikpınarı’ndan 27 Aralık 1919’da girmiş,
bu konutların adı 27 Aralık da olabilirdi mesela”..

Sustuk bir süre..

Dedim ki, gel seninle bir iddiaya girelim, dönüşte oturup yakınlarına, maskeli ve mesafeli biçimde, soralım bu gençlere bu konutların isim öyküsünü..

Yürüyüş sonu gelip oturduk..
Üç metre ötemizdeki masada uygun şekilde oturmuş dört genç vardı.

Çaylarımız geldi. ben, bir-iki yudum sonrasında gençlere dönerek;

“Arkadaşlar merhaba, size bir şey danışabilir miyim, dedim soran gözlerle..

“Elbette” dedi bize en yakın olan esmer delikanlı, diğerlerinin de onaylamasını bekleyerek..

“Bu arkamızda Canik sıradağları gibi uzanan binalara niçin 1071 konutları denilmiş?”..

Sessizlik.. birbirlerine kilitlenmiş genç bakışları..

Ve cep telefonlarından internet okuyuşları..

Birkaç dakika sonra;
“Abi” dedi birisi, Malazgirt’ten Anadolu’ya giriş tarihimiz de ondan”..

“Peki, olabilir, belki de Orhan Veli ile ilgili olmasın?

“Nasıl yani?” dediler..

“Şiirlerinin toplam dize sayısı 1071’dir Orhan Veli’nin..”

Bu arada tüm bu konuşmaları az öteden dinleyen bir başka genç gülümseyerek..

“Abi” dedi, bence binaların gökyüzüne yakınlığıyla siyasete yakınlığı arasında yakın bir ilişki olabilir mi?”

İlginç bir görüş gibi geldi, sevgili dostlar.. okurlar..

Sizce de öyle mi?..

Yürüdük eve doğru uzun beton binalara yeniden.. yeniden bakarak ve susarak..

YORUM EKLE