Borç Veren Sınıf ve Borç Alan Sınıf

Her şeyin borç ile finanse edilmesi, endüstriyel kapitalizmden finans kapitale geçişle başladı.

Endüstriyel kapitalizmde, malların serbest dolaşımı(ticaret) ve buna karşılık gelen servetin dolaşımı vardı. Finans kapitalde ise sadece borçların serbest dolaşımı vardır.

Endüstriyel sermaye, bu tür sermayeye Borç Pornosu diyor. Yazımın başlığını düşünürken, aklımdan şu başlıklar geçti; Borç sistemi ile toplum yönetimi, bankalar ve siyasetin gizli ittifakı, borç ve ahlak, borç pornosu ve modern tefecilik.

Önce şu tespiti yaparak yola koyulalım.

Bankalar, komisyoncular, serbest yatırım fonları, özel sermaye şirketleri ve gölge bankalar, nüfuz ve dokunulmazlık konumundadırlar. Yani imtiyazlı zümrelerdir.

Bu dokunulmazlığın da bir hiyerarşisi vardır. En yüksek servet sahibi en dokunulmaz olandır. Bu en dokunulmaz olanlar, ekonomiyi doğrudan yönetenlerdir. Devleti bile işlerine karıştırmazlar, hatta devletlerin hangi rejim ile yöneteceklerini onlar belirler.

Her şeyin borç ile yönetilme sistemi, devlet ve servet sınıfının gizli ortaklığı ile sürdürülür.

Servet sınıfına servet transferi nasıl gerçekleşir?

Basit bir örnekle daha anlaşılır hale getirmek istesek; çalışanların emeklilik fonlarında biriken paralar, servet sınıfına verilir. Servet sınıfı bu fonlar üzerinden çalışanları ve hane halklarını borçlandırır.

Emeklikte biriken paraların, servet sınıfı tarafından kullandırılması; en önemli servet transferi aracıdır. Emekli kesintilerinin, servet sınıfı tarafından kullanılmasıyla, daha çok insan finans kapital bağımlısı olur.

Wall Street işportacılarına ve Londra Para borsalarına emanet edilen fonların büyük kısmı, emeklilik fonları ve devlet tahvillerinden oluşur.

Tahvil kafanızı karıştırmasın, bunlar da devlet borçlarıdır. Sonunda bizim vergilerimizle ödenir. Ama tahvil ve bonolar üzerinden kazananlar gene bu imtiyazlı sınıflardır.

Bu sistemde, yani borçlanma sisteminde, borç verenler, borçlarımızın sıfırlanmasını hiç istemezler. Çünkü borç sıfırlanırsa, servet transferi de durur.

Bu zümre, herkesi borç içinde tutarak, mümkün olduğunca ekonomik fazlayı ele geçirmeyi sürdürmek ister.

Kısaca söylesek; finans kapitalde, borçlanma sistemi; alt sınıflardan servet sınıfına değer transfer sistemidir.

Yeterli ücret verme ki borç verebilesin. Ücret yerine borç verme, yani borç kölesi sistemi…

Servet sınıfı, herkesin kendisine borçlu olmasını ister. Bu sebepten çalışanlara düşük ücret verilir ki onlara borç versinler. Asgari ücretin, tüm dünyada ve bizde de düşük tutulmasının arkasındaki asıl neden budur. Elbette yapısal işsizlik te bu siyasete katkı yapar.

Bizim borcumuzu ödeme ahlakımız, bizden kazandığını, bize borç olarak veren bu sitemin işlemesini sağlar.

Borç alanların politik özgürlüğü olmadığını söylemeye gerek yok.

Dünyada ve ülkemizde, haksızlığa ve hukuksuzluğa neden direnmiyorlar diye sormayın. Borçlu insan direnemez.

YORUM EKLE