Bu Romanı Okuyun, Hayatınız Gercekten Değişsin; Nasıl Yapılmalı??

BU ROMANI OKUYUN, HAYATINIZ GERÇEKTEN DEĞİŞSİN; NASIL YAPMALI?

Dostlar;
Bu romanı dikkatli okuyun, hayatınız gerçekten değişsin..

Yazarı; Nikolay Çernişevski(1828-1889). Rus devrimci demokrat, materyalist filozof, eleştirmen ve sosyalist, 1860’larda devrimci demokrat hareketin önderiydi. Lenin bu eserden çok etkilenmiş üç kez okumuştur.

Çernişevski,1862’de tutuklanmış, üç ay cezaevinde kalmış, o günlerde bu romanı yazmıştır, sonrasında sürgün edilmiş,1889’da ölmüştür.

600 sayfa, Alter yayınevi, 2015 basımı, iki cilt bir arada muhteşem bir romandır.

Kahramanları ve konusu çok kısaca şöyledir:

Vera, terzilik bilen genç-güzel bir kız. Ailesi çok baskıcı, istemediği biriyle evlendirmek isterler.

Bir tıp öğrencisi Lopuhov ders vermek için evlerine gelip gittiğinde ilerici fikirleriyle Vera’yı etkiler, ona yeni ve başka, özgür bir dünyanın da olabileceği fikrini aşılar, ilişki ve bağlılık giderek güçlenir, Vera bir anlamda yeniden doğar ve Lopuhov ile evlenirler.

Bir başka tıpçı Kirsanov evlerine sürekli gelip giderken Vera’ya aşık olur ama bunu belli etmez, çünkü Lopuhov en yakın arkadaşıdır. Geri çekilir. Bu durumu arkadaşı aslında fark etmiştir ama anlamamış görünerek, evi terk eder ve intihara gittiği söylenir.

İlerleyen zaman içinde Kirsanov ile Vera evlenir, Vera terzilik üzerine bir işletme kurar, çok adil bir yöneticidir, işçilerle birlikte yönetir, kazancı eşit paylaşır.

Rahmetov arkadaşlarıdır, cesur, fedakar, devrimci, disiplinli, çelik iradelidir.

1860’ların Rusya’sında bunlar yeni insanlardır.

Yüzlerce insan bu kitabın etkisiyle ilerici olmuştur.
Lenin der ki; “…benim ağabeyim bu kitaba vurgundu; ben de vurgunum “Nasıl Yapmalı”ya.”

Kitabın adı “Nasıl Yapmalı?” okuyucuya yöneltilmiş çarpıcı bir sorudur. Hem günlük yaşamda, hem de hayatın temel soru ve sorunlarında..

Aşkta, mutlulukta, acıda, heyecan ve korkuda, kısacası yaşamın ta kendisinde insanoğlunun kendi kendine sık sık sorduğu önemli bir sorudur Nasıl Yapmalı?

Diyalektik ve gerçekçi bir felsefeyle yaklaşır olaylara, olgulara, her şeyi karşıtıyla kavrar, hayatın hep başka bir şekilde de, özgür ve mutlu biçimde yaşanabileceğine vurgu yapar.

Birçok roman bir-iki tema ile yetinirken, bu eserde hayatın çok yönlü katmanları belirgin hatlarla birlikte ve yüksek bir estetik kurgu ile verilmektedir.

Yayımlandığı dönemde kitaba gerici liberallerce ana konunun aşk ve kadın sorunu olduğu eleştirileri yüklenir. Kadın sorununun (kitaptaki olumlu kadın tipi Vera Pavlona’nın) önemli bir yer tuttuğu doğrudur.

Ancak kitabın sadece kadın sorununu işlediği görüşü tamamıyla yanlıştır. Çünkü Çernişevski kamu hayatından dışlanan, toplumda kendisinden sadece sadık bir eş ve iyi bir anne olması istenen her yönüyle ezilen kadının durumunu ele alışıyla bize kadını ezen, hiçbir bilgi ve beceriyle donatmayan çarpık bir toplumun, 1860’larda gelişmemiş Rusya’nın tablosunu gözler önüne serer.

Kadın ve toplum arasındaki köprüyü iyi kuran yazara göre bir toplumda kadının özgürlüğünün derecesi o toplumun özgür ve gelişmiş bir toplum olup olmadığının da göstergesidir.

Çernişevski’nin Vera Pavlona’ya kitapta söylettiği bu fikirler O’na Rusya’da tıp dünyasına adımını ilk atan kadın olmasını esinletir.

Kitapta evlilik iki insanın özgür iradeleriyle karar verdikleri bir sevgi bağı olarak ele alınır.

Romanın yeni insanı, toplumcu ahlak ilkelerini temsil eden kahramanlarıyla; çürüyen, yoz ahlakı temsil eden 1860’lar Rusya’sının gerici ahlakı çatışma içindedir.

Kısa sürede Vera da bu yeni insanlar arasına katılır.

Çernişevski’nin romanındaki bu yeni insanlar Vera, Lupohov, Kirsanov, Rahmetov temiz dürüst çalışkan insanlardır.
Onların kişiliklerini belirleyen atılganlıkları, hayattaki bir işi tamamlamadan bırakmayan eylemci çalışkanlıklarıdır.

Kişilerin yaşama yön veren eylemliliği taşıyan çizgisi, sosyalist insanın gerçekçi maddi tohumlarını bize verir. Lupohov da, Vera da, Kirsanov da, ayakları yere basan; yaşamdan neler beklediklerini bilen, boş hayaller peşinde koşmayan insanlardır.

Kitapta en önemli sima özel insan Rahmetov’dur.

Lenin sadece Rahmetov’u yaratmış olduğu için bile Çernişevski’nin büyük bir şey başardığını söyler, ideallerini gerçekleştirmek için hiçbir güçlükten yılmayan cesur, fedakâr, özel yaşamı devrimci mücadelenin çıkarlarına bağlı Rahmetov karşılaşacağı güçlükler karşısında yılmaz, iradesini çelik gibi sağlamlaştırmak için çalışır. Çok disiplinlidir.

Rahmetov’un yaratıcısı Çernişevski de mücadele eden her devrimci gibi sayısız kere tutuklanmış ve kendini savunma hakkı dahi tanınmadan ömür boyu sürgüne mahkum edilmiştir.

Rahmetov, Kirsanov’a; hangi kitapları okumak gerektiğini sorar;

Yanıt ilginçtir ve bize gerçek bir “okuma politikası” önerir;

“Her konunun kendi temel yapıtları vardır ve bunların sayıları pek azdır, geri kalan yapıtlar yalnızca bu çok az sayıdaki yapıtta en özlü biçimde anlatılmış olan şeyleri yinelerler, geveler ve iğdiş edilmiş olarak yeniden önümüze sürerler”.
“Benim okuduğum kitaplar beni yüzlerce başka kitap okumaktan kurtaran kitaplardır.”

Dostlar;

“Gördünüz mü okumayı!” Nasıl bir ÜRETKEN OKUMA POLİTİKASI..

Çernişevski devrimci aydın Rahmetov’ların halk yığınlarını örgütlemesi sonucu onların girişkenliğiyle feodal Rusya’yı temelinden sarsan bir devrim düşlüyordu. Rus köylüsünün çıkarlarını ifade eden bir devrim onu köylü sosyalizmine götürür.

Çernişevski’nin düştüğü politik hataları değerlendirebilmek ayrı bir çalışmanın konusudur.

Bu kitapta felsefenin özü ile de sürekli karşılaşırız;

Madde ile düşünce arasındaki ilişki sorunudur bu. Varlık ile bilinç ilişkisi.. Buna idealizm farklı, materyalizm farklı bir yanıt verir.

“insanların eylemlerini bilgileri belirlemez her zaman. İnsanların eylemlerini belirleyen hiç bir zaman sadece bilgileri değildir; aynı zamanda ve asıl olarak konumlarıdır. Varlık bilinç tarafından değil, bilinç varlık tarafından belirlenmektedir.

Nasıl Yapmalı’da halka bilinç taşıyanlar Rahmetov, Lupohov ve Kirsanov köken olarak halk içinden çıkma insanlar değildi. Örneğin, Rahmetov’un ailesi soylu bir aile, babası yüksek bir memurdu. Devrim mücadelesinde bilinç taşıyan gelişmiş beyinlerin aydınların ön plana çıktığını görüyoruz.

Köy komünü şöyle verilir:

“Bir yapı. Bugün ancak en önde gelen birkaç başkentte bulunabilecek büyüklükte bir yapı. Ya da hayır bugün hiçbir başkentte, hiçbir yerde benzeri olmayan büyüklükte bir yapı. Yapının dört yanında ekinler çayırlar bahçeler… Tarlalarda çalışanlar şarkı söylüyorlar. İyi ama ne yapıyor onlar tarlalarda? İşleri nasıl da hızlı yürüyor. Elbette hızlı yürüyecek çünkü onların yerine bütün işleri makinalar yapıyor. Ekini biçen, demetleyen, demetleri taşıyan hep makinalar. İnsanlar makinaların yanında duruyorlar ya da üzerlerine çıkmış onları yönetiyorlar. Ne güzel şeyler yapmışlar kendilerine böyle.”

Köy komününün tasvirinde dile getirilen insanlardaki gönüllü köylerde yaşama isteği hemen dikkatleri çekiveriyor.

Çernişevski’yi elbette “Oblomovculuk” ile de karşılaştırabiliriz.

Oblomovculuk 18. yüzyılın sonlarına doğru çökmekte olan Rus feodalizminin bir ürünüydü

Temiz yüreği, dürüst kişiliği, gerçekleştirmek isteyip de ruhunu ve bedenini saran uyuşukluktan ötürü bu ideallerini bir türlü gerçekleştiremeyen gerçek bir aristokrattır Oblomov.

Oblomov’un tembelliği toplumsal bir tembelliktir. Rusya’yı kara bir bulut gibi saran, gerçekte tarihin, toplumları hızla dönerek ilerleten tekerleğinin gerisinde kalan, gelişen iktisadi faaliyete ayak uyduramayan sınıfın tembelliğidir.

Vera’nın annesi Mariya Aleksiyevna karşımıza ahlaksız, kötü yürekli, kurnaz ama kafası hep hileye çalışan tefeci bir tip olarak çıkar. Mariya Aleksiyevna’ya bu özellikleri kazandıran yaşadığı toplumsal koşullardır. Burada önemli olan birinin iyi yürekli birinin kötü yürekli olması değildir.

Çernişevski’nin Vera Pavlona’sına kulak verelim; tıpkı yaşam gibi, Çernişevski de, insan da sürekli bir gelişme halindedir.

Vera, düşünsel gelişmesinin bir yerinde şöyle der, devrimci arkadaşına..

“İnsana özel bir iş gerek, tüm yaşamını bağlayacağı, zorunlu, vazgeçilmez bir iş, öyle bir iş ki, bütün gönül akışlarından, heveslerinden, çok daha önemli olsun, yalnız böyle bir iş insana güç verir insanı dinlendirir. Ben işte böyle bir iş istiyorum kendime”.

Çernişevski pratik devrimci faaliyeti içinde Rus demokrasisi ve sosyalizm mücadelesine önderlik etmeyi başarmıştır.
Hem siyasal hem edebi, hem de felsefi anlamda “YENİ” yi temsil eden bir yazar olarak Çernişevski’den ve eserlerinden her yeni okumada daha çok çok şeyler öğreneceğimiz kesindir.

Çernişevski bu romanı 3 aylık zindan günlerinde yazmıştır. Zihnen bulunduğu yerin çok dışında ve ötesindedir. Kafası hep büyük romanı ile meşguldür. Demiştir ki, “…kimi zaman bir şey yazmaya oturup da beceremesem, hayalimde Petropavlovsk zindanı’nda olduğumu canlandırırım…”

Dostlarım;

Okuma politikasından, gelmekte olan doğru fikirlere adanmaya, felsefi varoluştan evreni, hayatı, doğayı, insanı, toplumu ve ilişkileri doğru kavramaya, günlük yaşamın her olay ve olgusunda, sürekli “NE YAPMALI, NASIL YAPMALI” sorusundan yararlanarak, doğru işleri doğru biçimlerde yapmaya kadar bizlere YOL GÖSTERİCİ ve UMUT VEREN iyi bir romanla baş başa olduğumuz için mutluyuz.

Bu mutluluğu çoğaltarak yaymak için okuyalım..önerelim..

Sevgiyle ve üretkenlikle kalınız..

WhatsAppFacebookTwitterLinkedInEmailPrint

YORUM EKLE