“Demek, Siz Türk’sünüz, Öyle mi?” / “So, You are Turkish, Right?”

Massignon, avucundaki karta bir daha baktı, Nurettin’e dönerek “Demek, siz Türk’sünüz, öyle mi?” diye sordu. Aldığı “evet” cevabı üzerine, başını yukarı kaldırdı, gözlerini yumdu, derin bir âh çekti. Ardından da Fransızca “Nankör millet, nankör millet!” diye bir şeyler mırıldandı. Sonra Nurettin’in gözlerinin içine bakarak açtı ağzını yumdu gözünü; aklına ne geldiyse söyledi: “Yenilik diye, Avrupalı olacağız diye giriştiğiniz bu hareketlerin ne kadar yanlış ve yersiz olduğunu biliyor musunuz? Allah size cennet gibi bir vatan vermiş, şanlı bir tarihiniz, yüce bir dininiz, muhteşem bir kültürünüz, dünyada eşi benzeri olmayan bir mimariniz ve sanat eserleriniz var. Bütün bunları yok sayarak mı yoksa yok ederek mi büyük millet olacaksınız? Kendi kendinizi inkâr ve imha ederek mi Avrupalı olacaksınız? Bu çılgınlığı hiç bir millet yapmadı ve yapmaz. Hele siz hiç yapmamalısınız. Bu size yakışmaz. Buna hakkınız da yok! Siz kendiniz olmalısınız. Bu çılgınlığınıza anlam veremiyorum…” (Emin Işık, Çağdaş Bir Dervişin Dünyası,  33)

Yakın tarihimiz batı ile olan ilişkilerde bizim açımızdan çok acı hatırlarla dolu.

1571 İnebahtı yenilgisinden beri savunmada kalan yaralı bir bilinç birçok insanımızı hala bir kulunç gibi etkisi altında tutuyor.

O kadar acı örnekleri var ki, yerimin darlığından dolayı bana göre çok şey anlatan bir misalle konunun vehametini ortaya koymak isterim.

Avrupa’ya okusunlar, fen ve tekniği alsınlar, vatanlarını kalkındırsınlar ümidiyle gönderdiğimiz Jöntürklerin İngiltere sevgisi ve sempatisini en açık ve en bariz bir şekilde gösteren olaylardan birisi ise Meşrutiyet ilânının ilk haftasında İstanbul’da yaşanmıştı.

İngiliz elçisi Sir Gerard Lowther’in İstanbul’a gelişi sırasında o zamana kadar “Dersaadet”te yaşanmamış bir ilke imza atmışlardı Jöntürkler.

Büyükelçi şerefine Sirkeci garında, başta dönemin önemli gazetecileri ve aydınlarının organize ettiği büyük bir karşılama töreni düzenlenmiş, bu törenin tertipçilerinden birisi olan Servet-i Fünûn sahibi Ahmet İhsan Tokgöz’ün anlatımıyla, tören sonunda heyecana kapılan gençlerden bir kısmı elçinin bindiği arabanın koşumlarını çözerek atların yerine kendileri geçmiş ve arabayı çekmeye başlamışlardı. Tokgöz, 1930-31 yılında yayınlanan Matbuat Hatıralarım adlı eserinde yıllar sonra olayı şöyle anlatır:

“1908 inkılâbında aydınların ruhunda derin bir İngiliz sevgisi vardı ve bu o kadar yüksekti ki 1908 Temmuzunun 23’ünde (30 Temmuz’da y.n.) İstanbul’da bulunmayan İngiliz elçisi Gerard Lowther şehrimize döndüğü zaman, Sirkeci istasyonunu baştanbaşa doldurmuştuk. Elçiyi candan ve gönülden alkışlıyorduk. Sonunda coşkun gençler elçinin arabasını çeken atları söktüler, arabayı kendi kollarıyla çektilerdi!”

Şu an ki 65+ büyüklerimizde batının acımasızca ve yoğun propaganda makinesine maruz kalmışlar, anne sütleri makine ile sağılıp dökülmüş, kendileri ne idüğü bugün dahi belli olmayan “yavan süt tozu” , “pirinç unu” ve “sana yağı” ile büyümüşlerdir.

Bedenleri süt tozu, pirinç lapası ve sana yağı sürülmüş ekmekle zehirlenirken;

“Zeytinyağlı yiyemem aman

Basma da fistan giyemem aman

Senin gibi cahile

Ben efendim diyemem aman” türküsüyle zihinleri zehirlenmiştir.

Fertler ve devletler ağaçlara benzerler…

Ağacın kökleri ne kadar derinlere gidiyor ve güçlüyse, dalları da o kadar yükseğe ve yanlara açılır ve köklerin kalınlığı kadar güçlüdür.

Kişiyi ve devletleri başarılı kılan 3 temel unsur vardır:

1. Özgüven

2. Zihni arka plan

3. Sosyal Çevre.

Bu 3’lü birbiriyle bağlantılı, birbirini destekleyen saç ayağını oluşturur.

Zihni arka planınız ne kadar derinse, sosyal çevreniz ne kadar geniş ve değerli insanlardan oluşuyorsa o kadar özgüveniniz olur.

Özgüveniniz ne kadar yüksekse bilgiye ulaşmada, soru sormada, araştırmada o kadar cesur olur, zihni arka planı güçlü tutar ve o oranda kıymetli ve geniş sosyal çevre kazanırsınız.

Sosyal çevreniz ne kadar kaliteli ve geniş olursa özgüveniniz o kadar yüksek, zihni arka planınız o kadar derinleşir.

İnsanın zekası; çevresindekilerin zeka ortalamasıdır.

Bu sebeple fert ve millet olarak titreyip kendimize dönüp, bu özellikle batıya karşı ezik psikolojiden çıkıp yeni Ümran hikâyesine olmamız gerekiyor.

Toplumlar fertlerden oluşur, bu anlamada fert fert uyanmamız, tarihimizin derinliğinden gelen “İlayi kelimetullah=Allah’ın ismini yükseltme” misyonumuza tekrar dönmemiz gerekiyor.

Dünya’yı elekten geçiren coronavirüs ( covid 19) bu imkân ve şartları sunuyor, fırsat ve imkan kapılarını sonuna kadar açtı.

Bu derinden uykuya son verme vaktidir artık!

Tarihi Allah yazar, biz sadece nerede rol alacağımıza karar veririz.

Muhteşem bir filmin rolleri dağıtılıyor dostlar!

Kararınızı çabuk verin.

Hangi rolü istiyorsunuz?

Başrol mü?

Figüran mı?

“So, you are Turkish, right?”

“Massignon looked at the card in his hand again, turning to Nurettin and saying, “So, you are Turkish?” she asked. Upon the reply of “yes” he received, he raised his head up, closed his eyes and pulled a deep verse. Then in French, “Ungrateful people, ungrateful people!” something murmured. Then he opened it, looking into Nurettin’s eyes, closed his mouth; He said whatever he thought of him: “Do you know how wrong and unfounded are these movements that you have initiated because of innovation and we will be European? Allah has given you a heavenly homeland, you have a glorious history, a supreme religion, a magnificent culture, a unique architecture and works of art in the world. Will you become the great nation by ignoring or destroying all this? Will you be European by deniing and destroying yourself? No nation has ever done this madness. Especially you shouldn’t. This does not suit you ”

(Emin Işık, The World of a Contemporary Dervish, 33)

Our recent history is full of bitter memories for us in relations with the west.

A wounded consciousness that has remained in defense since the defeat of 1571 İnebahtı still keeps many of our people under the influence of a servant.

There are so many painful examples that I would like to reveal the death of the subject with an example that tells me a lot because of the narrowness of my place.

One of the events that showed the love and sympathy of the Young Turks, which we sent to Europe, hoping that they would take their science and technique, and develop their homeland, was experienced in Istanbul in the first week of the declaration of the

During the arrival of British ambassador Sir Gerard Lowther to Istanbul, the Young Turks had achieved a first in “Dersaadet” until then.

In honor of the ambassador, they organized the important journalists and intellectuals of the period at Sirkeci station. A big welcoming ceremony was held, and one of the organizers of this ceremony, Ahmet İhsan Tokgöz, the owner of Servet-i Fünûn, explained the excitement at the end

Tokgöz describes the event years later in his book titled My Print Memories published in 1930-31: “In the 1908 revolution, there was a deep love of English in the spirit of the intellectuals, and it was so high that when the English ambassador Gerard Lowther, who was not in Istanbul on the 23rd of July 1908 (on July 30), returned to our city, we filled the Sirkeci station completely. In the end, enthusiastic young people pulled out the horses pulling the ambassador’s car, pulled the car with their own arms! ”

In our current 65+ elders, they have been exposed to the brutal and intense propaganda machine of the west, their milk has been milked and milked with “flat milk powder”, “rice flour” and “olive oil”, which is still unknown.

While their bodies are poisoned with milk powder, rice porridge and bread with butter;

“I can’t eat olive oil.

Basma, I can’t wear goodness

Ignorant like you

I can not say sir, but they are poisoned with their song.

Individuals and states are like trees …

The deeper the roots of the tree go and the stronger, the higher the branches open and to the sides, and the stronger the thickness of the roots.

There are 3 main factors that make people and states successful:

1. Confidence

2. Mind the background

3. Social Environment.

These 3’s are interconnected and supporting each other.

The deeper your mind background is, the wider and more valuable your social environment is, the more self-confident you will be.

The higher your self-confidence, the more courageous in accessing information, asking questions, research, keeping the mind strong in the background and gaining a precious and broad social environment.

The higher the quality and broadness of your social environment, the higher your confidence and the deeper your mind background.

Human intelligence; is the average intelligence of those around you.

For this reason, we have to vibrate as individuals and nations and return to ourselves, and this should be a new Ümran story, especially from western psychological psychology.

Societies consist of individuals, in this sense, we need to wake up and return to our mission of “İlayi wordetullah = increasing the name of Allah” from the depth of our history.

The coronavirus (covid 19), which passes the world through the screen, offers these opportunities and conditions, and the opportunity and opportunity opened its doors to the end.

This is the time to stop sleeping deeply now!

God writes the history, we only decide where to act.

The roles of a great movie are being distributed, friends!

Make your decision quickly.

Which role do you want?

The lead role?

An extra?

YORUM EKLE