GAZETE VE MEDYANIN GÜCÜ

              Roma İmparatoru Sezar; (M.Ö.100) mecliste senatörlerin seviyeyi iyice düşürerek halkın dertleri yerine kendiişlerini tartıştıklarını, zamanı boşa harcadıklarını, halka şikâyet edip tanıtmak maksadıyla ‘Acta Senatus’ adlı bir duvar gazetesi yayınlatmaya başlar. Bu gazetenin meclisin üstünde etkili olduğu görülür. Böylece Batı’da bilinen ilk gazetenin çıkarılması, halkın senatörleri hizaya getirmesi için kullanılır.

         Meclisin üstünde gazetenin etkisini gören Sezar; halk için ticari haber gazetesi “Acta Diurna”yı çıkarır. Bununla ekonomiye canlılık kazandırmayı, savaş, barış ve günlük olaylar hakkında vatandaşı bilgilendirmeyi hedefler. Bugünkü anlamda gazete matbaanın icadıyla başlar. Onun için denilir ki; ‘İnsanlar matbaayı bulduktan sonra geceleri tamamen karanlık değildir.’ Gazeteler dünya insanlığının aynalarıdır.

         Ülkelere göre de gazeteler için şöyle bir değerlendirme yapılır; Fransa’da basın siyasi üstünlük sağlamak için, İngiltere’de halkın haklarını savunmak, Rusya’da devletin haklarını savunmak, Amerika’da bağımsızlık savaşı, Türkiye’de (Osmanlı’da ) batılılaşma aracı olarak kullanılır.

         Basın iktidarın, iktidarlarda basının zaman zaman baskı aracı olmuştur. İktidarlar üstünde hâkimiyet kurmak, menfaat temin etmek amacıyla parlamenterlerin mahremiyetlerine giren, özel hayatın dokunulmazlığını ihlal edip iftira ve karalama kampanyaları için patronlarından işaret bekleyen medya mensupları, dev şirketlerin uşakları, kucakta taşınan süs köpekleri gibi havlamak için sahibinin işaretini bekleyen varlıklardır…

         Tarih boyunca basının bir kısmı zaman zaman, iktidarların ve devletlerin başına sıkıntı olmuş, tehdit ve şantajla para sızdırmanın, üstünlük sağlamanın yollarını aramışlardır…

         1600’lü yıllarda İngiltere’de gazeteler Krala karşı parlamentodan yana tavır kor. Saray’da buna karşılık Oxford adlı bir gazete çıkarır. Baş edemeyeceğini anlayınca kesenin ağzı açılıp sus payı rüşvet verilir. 1742’de parlamento araştırma komisyonu bazı gazetelere 50.577 İngiliz altını dağıtıldığını ortaya koyar.

Rüşvet mekanizması Fransa’da da işler. Jurnale Des Depats gazetesinin tirajı düşüktür; ancak etkili bir gazetedir. Hükümetler bu gazete çalışanlarına gizliden ‘tahsisat’ adı altında lehte propaganda için ödeme yaparlar. Gazete sahipleri durumu öğrenince hükümeti düşürmekle tehdit edip 500 bin frank isterler. Hükümettekiler 300 bin frank teklif ederler; Gazete sahiplerinin kampanyayı başlatmakta kararlı olduklarını görünce 500 bin frank verilir.

            Napolyon Bonaparte, Tallegrand’ın gündemindeki basını kullanabilmek için yazarlara, muhabirlere evler, hizmetkârlar ve hatta metresler verir ve der ki: “ Üç gazete beni yüz sancaktan daha çok korkutur.” Napolyon yine; “ bir ülkenin sadece bir gazetesini okuyarak o ülkenin hürriyeti, hükümet gücü, milli geliri, eğitim ve düşüncesi hakkında bilgi edinilebilir.” der.             

Basın dünyasında rüşvet olayı gerek içten, gerekse dışarıdan çengel atmak için her zaman kullanılır. Bu çengel atma para yardımı, araç gereç yardımı, zamana göre matbaa kurma, TV kurmaya yardımcı olma veya elemanları kullanma şeklinde olmaktadır. Eski bir Genelkurmay Başkanımızın bir basın toplantısında ABD’nin aylık verdiği gazeteci ve yazarların, TV’cilerin varlığından bahsedişi manidardır. Anadolu’daki vatandaşların ifadesi ile “ it yal yediği kapının önünde ürür.” Hangi itin hangi kapıda ürüdüğünü, kimin yatağa atıldığını bilmek için de kehanete gerek kalmıyor!...

Osmanlı’da II. Mahmut’la başlayan Tercüman-ı Ahval, Tercüman-ı Hakikat gibi gazeteler art arda çıkar. Tercüman-ı Hakikat gazetesine ayda 120 bin kuruş verilir. Hariciye vekâletinden ise Levent Gerald Gazetesine ayda 100 bin, Moniteur Oriantal 7.600, İstanbul Gazetesine 24 bin kuruş ödenek verilir.

Besleme basın ödenek kesilince havlamaya başlar. Bunun tipik bir örneği, Levanten Gerald Gazetesi sahibi Edgar Vitaker’in 24 Temmuz 1890’da saraya yazdığı dilekçedir. Bu adam dilekçesinde “sekiz yıldır fedakârlık yaparak çıkardığım gazeteyi, konulan sansürlerle artık çıkaramaz duruma geldim; devamı için 20 bin liraya ihtiyacım vardır, bunun giderilmesi… Aksi takdirde, Osmanlı ülkesi içinde 35 yıldır topladığım bilgileri, başka ülkelerde yayınlamam gerekecektir.” İstenen para bugünkü parayla 2,5-3 trilyondur. Neticede bu para verilir.

Tarihin her döneminde, her toplumda vicdanı cüzdanına kiralanmış; vatana, millete, dine,  devlete, bayrağa, huzura düşman hainler vardır.

Türk gazeteciliğinin “ babası” sayılan Şinasi fakir bir aile çocuğudur. Ömründe iyi para kazanabilecek bir iş tutmamıştır. Paris’e gider ve gelince saray yavrusu bir ev alır; evin altında da Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarır.

 Zamanın en modern matbaasını kurar. Gazetenin bakış açısı mı? İngiliz, Fransız sefirinin Osmanlı’ya bakış açısı ne ise O’dur. Osmanlı’nın değerlerinin yerine, Batı’nın Osmanlı’yı bölebilmek için kullandığı argümanların aynısını kullanır.

İlkeli milli basın kurumları farklı düşüncelerin kaleleridir. Vatandaşa değişik açılardan faydalı sunumlar yapar. İhanet içindeki basın muharip düşman kıtalarından daha tehlikelidirler; çünkü onlar dost kimliğiyle karşımızda dururlar.

 Basına yapılan baskılar hür düşünceyi kısıtlar ve diktatörlüklere yol açar. Basının elinden özgürlükler alınmadan diktatörlükler kurulamaz. Diktatörlük heveslileri ise hürriyetin, adaletin ve Hakk’ın temsilcisi değil,doymayan nefis ve bitip tükenmeyen arzularının köleleridir!..

Netice olarak, basın hürriyetinin olmadığı ülkelerde adalet topal yürür, göz sakat görür, etrafı toz duman bürür… Basın, basın mensubunun kâğıt üzerindeki vicdan terazisi ve genlerinin haritasıdır. Vicdan muhasebesi bozulmuş basın mensupları ülkelerinin en büyük baş belalarıdır.  

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
levent Vanlı
levent Vanlı - 7 yıl Önce

Detaylı ve doyurucu bir makale olmuş. Teşekkürler. ..