Otoyol kavşağındaki ilk ve tek botanik bahçesi ziyaretçilerini bekliyor

- Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Müdürü Prof. Dr. Adil Güner:- "Buraya 2020 yılında 230 bin ziyaretçi geldi ama bu sene, hele salgından sonra pek çok insan özgürlüğün tadını çıkarmak üzere koşuşturup duruyor. Öyle sanıyorum ki bu sene 300 bini geçer"- "Türkiye'deki bir botanik bahçesi olarak Türkçe bir flora yazmayı kendimize vazife edindik. Bu sadece bizim değil, baştan beri Türk botanikçilerinin hayaliydi"

Otoyol kavşağındaki ilk ve tek botanik bahçesi ziyaretçilerini bekliyor

İSTANBUL (AA) - BİRİZ ÖZBAKIR - İstanbul'un Anadolu Yakası'nda köprülerden gelen otoyollarla Anadolu otoyolunun birleştiği kavşakta bulunan ve bu konumuyla dünyada ilk ve tek olan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, yorucu kent yaşamına mola vermek isteyen ziyaretçilerini bekliyor.

Karayolları Genel Müdürlüğü ile Ali Nihat Gökyiğit (ANG) Vakfı arasında imzalanan bir protokolle hayata geçirilen Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, İstanbulluların nefes almak için ihtiyaç duyduğu yeşil alan ihtiyacını karşılamasının yanı sıra bir araştırma, eğitim ve öğretim merkezi.

Botanik bahçesi, kavşaktaki anayollar ile bağlantı yolları arasında bulunan sekiz adadan oluşuyor. Bu adalardan bir kısmı Ümraniye, bir kısmı da Ataşehir ilçesi sınırlarında bulunuyor.

- "2025 yılına kadar Karayollarıyla anlaşmamız var"

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Müdürü Prof. Dr. Adil Güner, AA muhabirine, bahçenin 1995 yılında, iş insanı Ali Nihat Gökyiğit'in girişimleriyle kurulduğu bilgisini vererek, şunları anlattı:

"O zaman bizim hamimiz Nihat Bey eşini kaybetmiş ve onun hatırasına bir park yapmak üzere harekete geçmiş. Buradan geçerken de alanı görmüş. Bu otoyolun daha yeni bittiği dönem, 1995 yılı... Kendi deyimiyle o zaman bu alanda diken bile bitmiyorken, gidiyor Karayollarının o zamanki bölge müdürüne diyor ki: 'Şurayı bana ver, ben ağaçlandırayım.' Normal olarak Karayolları bunu yeşillendirilsin diye ihaleye verir, bir de para öder. Ama Nihat Bey 'Ben para istemiyorum sadece eşimin anısına onun adını verebilir miyim?' diyor. O zamanki bölge müdürüyle 5 yıllık bir sözleşme yapıyorlar ve işlem başlıyor. Hatıra parkı olarak ilerliyor. 2003 yılında da 'Biz bu işin altından kalkabileceğiz galiba' deyip adını botanik bahçesi olarak değiştiriyor. Tabii o ilk 5 yıllık sözleşme daha sonra bir 5 yıl daha uzatılıyor. Sonra zamanın bayındırlık bakanı gelip burayı görünce diyor ki: 'Benim kendi yetkimde, burayı 20 yıl daha kullanıma açık tutuyorum.' 2025 yılına kadar Karayollarıyla anlaşmamız var. O protokol çerçevesinde burada, hayrat şeklinde hizmeti sürdürüyoruz."

- "İlgiyi artırmak için hayvanlara da ev sahipliği yapıyoruz"

Bahçenin, Ataşehir'in kuzeyi, Ümraniye'nin güneyinde konumlandığını, büyük bir bölümünün Ümraniye ilçesi sınırlarında bulunduğunu bildiren Güner, "Fatih Köprüsünden gelen otoyolla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden gelen otoyolun, bir de Ankara otoyolunun birleştiği ana kavşak noktasında bulunuyor. Burası bir otoyol kavşağında kurulu dünyadaki ilk ve halen tek botanik bahçesi." ifadelerini kullandı.

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nin amaçlarından birinin dünyanın dört bir yanında, özellikle Türkiye'de yetişen bitkilerin canlı koleksiyonlarını oluşturmak ve sergilemek olduğunu vurgulayan Güner, botanik bahçesinin sorumluluk alanlarıyla ilgili de şunları söyledi:

"Öncesinde böyle bir kavram olmadığı için botanik bahçesi deyince, maalesef genellikle Türkiye'de birtakım yanlış uygulamalar var, insanlar genellikle fidanlık anlar halbuki öyle değildir, botanik bahçeleri bilimsel araştırma enstitüleridir. Bilimsel bilginin üretildiği ve sonunda elde edilen bilginin paylaşıldığı ortamlardır."

Botanik bahçesinin sadece bitkilere değil, hayvanlara da ev sahipliği yaptığını dile getiren Güner, hayvanların bir botanik bahçesinin sorumluluk alanına girmediğini, özellikle bahçeye olan ilginin artmasına destek olması amacıyla bahçede hayvanlara da yer verdiklerini belirtti.

Prof. Dr. Adil Güner, şöyle devam etti:

"Çoluk çocuk hayvanlara çok meraklı. Biz burada bir cazibe yaratmaya çalışıyoruz ki insanlar gelsin. Geçerken tavus kuşunu merak ediyor, ördeği merak ediyor, kaz palazlarını merak ediyor, görmeye gelirken de iki tane bitki görüyor. Bunları öğrensinler diye bir uğraş içerisindeyiz. İnsanlar bahçeye gelsin diye vesileler yaratmaya çalışıyoruz."

Salgın kısıtlamaları sonrası normalleşme adımlarıyla birlikte bahçeye ilginin arttığına dikkati çeken Güner, "Buraya 2020 yılında 230 bin ziyaretçi geldi ama bu sene, hele salgından sonra pek çok insan özgürlüğün tadını çıkarmak üzere koşuşturup duruyor. Öyle sanıyorum ki bu sene 300 bini geçer çünkü daha önce hafta sonları bir günde 3 bin, 5 bin kişi giriş yaparken son iki aydır 8 bin ila 9 bin kişi geliyor." diye konuştu.

- "Amacımız Türkiye'nin florasını yazmak"

Bahçedeki bitki türü sayısının 2 bin 359 olduğu bilgisini veren Güner, yürüttükleri çalışmalar hakkında da şunları aktardı:

"Burası bir bilimsel araştırma enstitüsüdür. Bizim başlıca çalışma alanımız Türkiye'nin bitkileri, sonra da dünyanın bitkileridir. Bitkilerin sınıflandırması, yayılışı, hangisi nerededir, tehdit altında mı değil mi, istilacı mı değil mi diye araştırmalar yaptık. Çeşitli bitkileri bir yandan derlemeye çalışıyor bir yandan da kendimiz araştırmalar yapıyoruz. Bu çerçevede de Türkiye'nin florası burada yazılıyor. Flora deyince, bitki örtüsünü anlatan büyük eserlerden bahsediyorum, bunu resimli olarak yapıyoruz. Türkiye'nin florası tarihte iki kere yazılmış. Birisi 19. yüzyılda İsviçreli bir botanikçi tarafından Latince yazılmış. Diğerini de 20. yüzyılda İngiliz profesör Davis, İngilizce olarak yazmış. Biri Latince biri İngilizce olması sebebiyle halen Türk halkınca ulaşılabilir değil. Bu nedenle Türkiye'deki bir botanik bahçesi olarak Türkçe bir flora yazmayı kendimize vazife edindik. Bu sadece bizim değil tabii baştan beri Türk botanikçilerinin hayaliydi. Bize Allah da yardım etti, şansımız da yaver gitti, bu iş burada örgütlenebildi ve yürütmeye başladık. Şu ana kadar 30 cilt olarak planladık. İki cildi çıktı, üçüncü cildin A Bölümü şu an baskıda, matbaada. İnşallah bu yıl 3. cildin 2. bölümünü ve 4. cildi de basacağız diye ümit ediyorum. "

- "Gelin çimenlerimize basın ama toprağımıza basmayın"

Güner, İstanbulluları Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'ne davet ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hayat, teknolojiyle öyle hızlanıyor ki biz eskiden telefon edebilmek için 3 saat kuyrukta beklerdik, şimdi hemen elimizin altında istediğimiz insana, istediğimiz anda ulaşabiliyoruz. Bu da hayatın hızını çok artırıyor ve insanlarda büyük bir stres, gerilim yaratıyor. Gerginliği en kolay giderebilecek yerlerden birisi de yeşile basmaktır. 'Gelin çimenlerimize basın.' diyoruz, 'Ama toprağımıza basmayın.' Bizde toprağa basmak yasak çünkü toprağın altında bir sürü ekilmiş, dikilmiş soğanlar var. Çimenler serbest, istedikleri gibi gezebilirler, biz orayı tamir ederiz."

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER