GÜNAH KEÇİSİ


            Teşbihte hata olmaz; başı bit kaynayan bir talebe, gelse sınıfta sırasına otursa… Bunun farkına varsa bile sınıf öğretmeni; hiç gam çekmeden, hiç oralı olmayıp dersine başlasa… Bundan mütevellit ilerleyen günlerde birer ikişer sınıftaki talebelerin başında bit belası peydahlansa… Acaba durup dururken sınıftaki bit faciasından suçlu olan; ilk öğrenci midir, vakaya kayıtsız kalan öğretmen midir ? Yoksa suç, sınıftaki öğrencilerde midir veyahut çocuğunun sağlığı ile yakından ilgilenmeyen öğrenci velilerinde midir ?

            Keza köylülerin ortak kararla tuttuğu davar çobanı, ayakta uyuyan olsa… Fırsat bu fırsat, kurt sürüsünden biri; bir koyunu kapsa, boğazlasa… Zamanla kurt sürüsünün kıygısından davar sürüsünden kaç küçükbaş; nasibini alsa, telef olsa… Vakada; vebali kimin boynuna, mesul, suçlu kim ? Kurtların cürmümeşhut… Ya bön çoban suçlu mudur ya da alık çobanı hâlen görevde tutan köylüler mi suçludur ? Yoksa suç, davarın mıdır ?

            Farzımuhal devlet düşmanları, mürailer; evlâd-ı vatanın ayağını kaydırsa, bahtını yaksa, hayatını karartsa… Binnetice bin hinlik, entrika ile vatan hainleri; devletin kilit mevkilerini ele geçirerek devlet teşkilatında aleni hükümranlıklarını ilan etse… Devlet, millet ile evlâd-ı vatan; idari mekanizmanın tereddisinden ve işgalinden telafisiz/telafisi zor zarara uğrasa… Bunun vebali, günahı; kimindir ? Elbette merkezden taşraya kadar devletin kilit noktalarına atanmak, hatta yasal kılıfına uydurarak dilediğini dilediği yere atayacak erkli konuma ulaşmak; kesin siyasi arkayla, siyasi iktidarın onayıyla kabildir.

            Devletin içine sızan hainler, devlete saldıran şerefsizler; meşhut suçludur. Pekâlâ, devletin içine sızmayı başaran devlet düşmanlarının palazlanmasına-pervasızlaşmasına sebep olan siyasi iktidar sahipleri; hiç suçlu değil midir, sütten çıkmış ak kaşık mıdır ? Yahut millet evlatları kahpelikle tuzağa düşürülürken; uzağa kaçan, dünyevi kaygılardan zulme sessiz-seyirci kalan gafil devlet memurları mı suçludur ? Ya da başına geçenlerin cemaziyelevveline bakmadan sırf işinin görülmesine-çıkarına bakan toplum mu suçludur ?

            Belki de toplumda hemen herkes; işin içinden çıkmanın ve vebalden aklanmanın yolunu, kolayını bulmuştur. Nasıl mı ? Çok eski ve kirli bir yöntem ile… Hani bir tabir vardır : “Günah keçisi”. İşlemediği suçların bedelini ödeyen ve başkalarının cürümleri yüzünden kurban edilen keçiye, “günah keçisi” denir. “Günah keçisi”; suçsuz olmasına rağmen başkalarının suçunu üstüne yüklenen, hiddetlenen herkesin saldırdığı ve hıncını ondan çıkardığı kimseye, zümreye, topluluğa verilen addır. “Vur abalıya” gibisinden…

            Farklı zamanlarda, farklı toplumlarda; günah keçisi ritüeline rastlanır. Eski Ahit (Ahdiatik, Tevrat)’teki Kefaret Günü (Yom Kipur) ayinleri dâhilinde; Yahudi kavminin günahları, sembolik olarak bir erkek keçiye yüklenir. Kurada seçilen iki keçiden temsilî günahkâr keçi, hem “Azazel (Azazil)” adlı kötü ruhu teskin etmek hem Yahudi kavmini günahlarından temizlemek amaçlı Kudüs dışındaki yardan atılır. Günah keçisi; sırtında toplumun külli günahları, insanların suçlarını yüklenerek, insanları arkasında günahsız bırakarak “insanlık için arılık” (!) adına uçurumdan aşağı fırlatılır. Günah keçisi, budur.

            Yine Antik Yunanistan’da veba gibi afetleri hafifletmek/önlemek, kenti bir sene kötü talihten korumak için günah keçisi diye insanlar seçilirdi. Thargelia Festivali’nde seçilen bir kadın ve bir erkek; kentte dolaştırılır, ince yeşil dallarla dövülüp kent dışına sürülür, kuvvetle muhtemel orada taşlanırdı. Esas suçluların paçayı kurtarması olayı…

            Basiretsiz, haris yöneticilerin ülkesel sorunları çözmek şöyle dursun arttırmasının günahını günah keçisine yüklemekle; hiçbir sorun ortadan kalkmaz. Sakın, günah keçisini seçen-katleden olmayın ! Deve kuşu gibi başınızı kuma sokmayın. Filozof René Girard, der : “İhlal eden, yeniden inşa eden olur, hatta bir anlamda öngörüyle ihlal etmiş olduğu düzenin kurucusu olur. En büyük suçlu, toplumsal düzenin temel dayanağı haline gelir.

Atanur ÇELİK

YORUM EKLE