Köpeklerde Dirofilaria İmmitis (Kalp Kurdu)

Köpeklerde Dirofilaria İmmitis (Kalp Kurdu)

Morfoloji:

 

Erişkinleri 12-30 cm kadar uzunluktadır.

Erkeklerin kuyruğu spiral olarak kıvrıktır.

Sağ spikül sol spikülden daha kısadır.
Dişilerde vulva özofagusun arka kısmında yer alır.
Mikrofilerlerin genişliği 6-7nm, uzunluğu ise 30 nm ‘yi geçer.

Konak:

Köpek, seyrek olarak insan, at ve denizaslanıdır.
Kalbin sağ ventrikülü, arteria pulmonalis, vena cava caudalis ve vena hepatica, seyrek olarak da gözde, bronşiollerde, parmak arası kistler (interdigital kist) ve apselerde, beyin arterlerinde ve spinal kanalda bulunur.

 

Arakonak;

Culex, Aedes ve Anopheles cinslerine bağlı sivrisineklerdir.

Biyoloji;

Erişkin parazitler beş yıl boyunca mikrofiler çıkarırlar. Mikrofilerler kan dolaşımında bulunur. Perifer kandaki bu mikrofiler Anopheles, Aedes, Culex tarafından alınır. Larvanın gelişmesi sineğin malpiki kanallarında devam eder ve bu canlılarda L3ler gelişir. Daha sonra vektörün tükürük bezlerine giderler. Sivrisinekteki gelişme yaklaşık 2 hafta sürer. Sivrisinek kan emmek üzere konağa geldiğinde bu larvalar konağa girer. Köpeklerin deri altına yerleşen larvalar 4 ay kadar burada kalır. Burada 4 ay içinde iki kere gömlek değiştirerek L5 haline gelirler. Gömlek değiştirdikten sonra dolaşıma geçerler ve sağ kalpta olgunlaşırlar. Buradan A.pulmonalis’e geçişlerinden sonra 6-7 ay içinde kanda mikrofilerleri görülür. Parazitler 2-4 yıl yaşar. Mikrofilerlerin intrauterin geçişi de söz konusudur. Bu nedenle yeni doğan yavruların kanında mikrofilerler görülebilir.

 

Patoienez;

Köpeklerde: L3 ve L4’lerin konak üzerinde herhangi bir patojen etkileri yoktur. Patojen etkiye L5’ler, erişkinler ve daha az oranda mikrofilerler sahiptir.

1-Eriskin parazitler:

a-Parazitler kalpte bulunduğunda kalp kapaklarında bozukluklar ve endokarditis meydana getirirler. Kronikleştiğinde pulmoner osteoartropatiye neden olur.
b-Arteria pulmonalis’te bulunduklarında intimayı irrite ederler. Buna bağlı olarak gelişen endarteritis sonucu intima katında kalınlaşma ve fibrozis oluşur.
c-Parazitlerin bizzat kendileri dolaşıma mani olur.
Yukarıdaki her üç durumda da büyük ve küçük dolaşımda durgunluk ortaya çıkar. Küçük dolaşımdaki durgunluk akciğer ödemine, büyük dolaşımdaki durgunluk ise asitese yol açar
d-Endarteritisler sonucu intimada meydana gelen lezyonlar burada trombüslere, trombüslerden kopan parçalar ise akciğerde embolilerin meydana gelmesine neden olur.
e-Parazitlerin sekresyon ve ekskresyonlarının antijenik özelliği vardır. Bunlara karşı antikorlar oluşur. Bu antikorlar antijen ile birleşerek immun kompleksieri oluştururlar. Bu immun kompleksler böbrek glomeruluslarının taban memranlarında birikir ve glomerulonefritise neden olur. (Tip-3 aşırı duyarlılık reaksiyonu sonucu)
f-Arasıra parazitler çok sayıda olduklarında vena cava caudalis’i ve vena hepatica’yı tıkar. Bunun sonucu pasif venöz konjestiyon ve karaciğer yetersizliği meydana gelir. Bu genellikle ölümle sonuçlanır. Buna vena caval sendrom adı verilir.

2-Mikrofilerler:

a-Mikrofilerlerin kandaki sayılarının artması herhangi bir dokudaki kapillar damarların tıkanmasına yol açabilir. Bu durumda hayati organlarda infrakt sonucu nekrozlar oluşur ve ölüme neden olur.
b-Mikrofilerlere karşı da antikorlar gelişir ve yukarıdaki gibi glomerulonefritise yol açar. Ayrıca bu antikorlar kanda bulunan komplementle birleşerek immum kompleksleri meydana getirir. Bu immun kompleksler de mikrofilerle birleşerek Tip-2 aşırı duyarlılığa yol açarlar. Buna bağlı olarak;
1-kaşıntılı ülserli nodullü dermatitislere
2-kaşıntılı papüllü ve kabuklu dermatit (uyuz benzeri)
3-kaşıntılı ülserli dermatit
4-eritamatöz allopesik dermatit
5-seboreik deri bozukluklarına neden olur.

Anafilaktik şok: Dirofilaria immitis’li bir hayvandan alınan kan eğer daha önce bu hastalığı atlatmış ve duyarlı bir hale gelmiş hayvana verilirse anaftaktik şok meydana gelebilir.

Klinik Belirtiler:

Klinik belirtiler aşağıdaki faktörlere bağlı olarak değişir.
1- Parazit sayısı
2-Köpeğin büyüklüğü
3-Hastalığın hayvanda bulunuş süresi
4-Parazitin hayvanda yerleşim yeri
Çok az sayıda parazit bulunduğu durumda köpeklerde herhangi bir belirti görülmez. Parazit çok olduğunda köpek efor gösteremez. Hayvanda öksürük görülür. Öksürük mikrofilerler kanda görülmeden 2-3 ay öncesi ortaya çıkar. Kalp ve akciğerlerde patolojik sesler duyulur. Bazen kollaps ve ölüm şekillenir. Vena caval sendrom kendini iştahsızlık, karaciğer yetersizliği, asites, idrarda safra tuzları ve hemoglobin görülmesi, trombositopeni, anteriör üveyit, sarılık, kollaps ve ölümle belli eder. Ayrıca bazı hayvanlarda değişik tiplerde kaşıntılı kronik dermatitisler göze çarpar.

Epizootiyoloji:

Epizootiyolojide rol oynayan faktörler şunlardır.
1-Sıcaklık ve rutubet: Bu faktörler vektörün ve vektördeki parazitin gelişmesini etkiler.
2-Konak popülasyonu: Çok sayıda olduklarında arakonak enfeksiyonu için kaynak oluşturur.
3-Vektör (arakonak) popülasyonu: Enfeksiyonun bulaşmasını kolaylaştırır.
4-Parazitin konaktaki yaşam süresi: Erişkin parazitler 3-5 yıl kadar canlı kalır. Bu süre içinde konağın kanında sürekli mikrofiler bulunur. Ayrıca erişkin parazitler olmadığı halde mikrofilerler ise kanda 2-3 yıl kadar canlı kalabilir.
S-Konak bağışıklığı: Bu parazite karşı konakta önemli bir bağışıklık oluşmaz. Ancak arasıra immun yanıt nedeniyle mikrofilerler ortadan kalkabilir ve dişi parazitler steril (kısır) hale gelebilir.

Tanı;

1-Anemnez: Bölgede enfeksiyonun varlığı, köpeğin sivrisinek enfestasyonlarıyla karşılaşma durumu.

2-Klinik belirtiler: Efora karşı tepkisi ölçülür. Kalp ve akciğer sesleri dinlenir. Thorasik radyografi ve elektrokardiyografiler alınarak değerlendirilir. Thorasik radyografide pulmoner arteriel hipertrofi, sağ ventriküler genişleme ve akciğer arteriollerinde genişleme görülür.
Diğer tedavilere yanıt vermeyen kronik, kaşıntılı dermatitlerde bu parazitten de şüphe edilmelidir. Bütün bunlar tanıda yardımcı olabilir.

3-Mikrofilerler aranması: Bu amaçla kan mikrofllerlerin en çok görüldüğü saat 16:00-18:00 arası alınması gerekir. Kan almadan önce hayvana 12-19 mg/kg dozda asetil kolin deri altı yolla uygulanır. Bu madde mikrofilerlerin kanda hemen yoğunlaşmasını sağlar. Bu amaçla birçok metot vardır.
Kanın doğrudan incelenmesi (Basit teknik): Antikoagulantlı olarak alınan kan doğrudan lam lamel arasında incelenir. Bu teknikte mikrofilerler hareketli olarak görülür. Ancak tür ayrımı yapılamaz.
Modifiye Knott Tekniği: Bir zenginleştirme yöntemidir. Bu metotla hareketsiz ve boyanmış mikrofilerler görülür. Ancak bu yolla tür ayrımı sadece Dirofilaria immitis ve Dipetalonema reconditum görülen ülkelerde yapılabilir. Antikoagulantlı alınan kanın bir ml’si 9 ml %2’lik formalin ile karıştırılır. 3 dakika beklendikten sonra 2000 devir/dak 5 dakika santriftije edilir. Santrifüj sonucunda üstteki sıvı atılır ve sediment üzerine %0.1 metilen mavisinden 1-2 damla ilave edilerek karıştırılır. Bu karışım lam lamel arasında mikroskopta incelenir. Dirofilaria immilis ve Dipetalonema reconditum mikrofilerlerinin birbirinden morfolojik ayrımı tabloda verilmiştir.

Asit fosfataz tekniği: Bu teknik bir zenginleştirme yöntemidir ve mikrofilerlerin hangi türe ait olduğunu belirlemede kullanılır. Teknik mikrofilerlerdeki enzim bulunan bölgelerinin boyanması temeline dayanır. Antikoagulantlı olarak alınan 2 ml kan üzerine 18 ml eritrositleri lize edici solüsyon (Triton X-Rom Haas@) ilave edilir. Karışım polycarbonat filtreden (Nücleopore, General Electric Co. USA) geçirilir. Üzerine 2-3 damla metilen mavisi konur. Filtre lam üzerine alınır ve mikroskopta bakılır. Filtrede mikrofiler görülüyorsa AS-TR fosfat enzimi içeren solüsyonla filtrenin boyaması yapılır ve mikroskopta tekrar incelenir. Dirofilaria immilis mikrofilerlerinin anüs ve anterior(Boşaltı deliği) kısımlarında kahverengi-kırmızı boyanmış noktalar görülür. Dirofilaria repens mikrofilerlerinin posteriorunda(Anüs) tek enzim bandı oluşur. Dipetalonema reconditum mikrofilerleri tüm vücudu pembe kahverengi renk alır. Mikrofilere dayalı tanıda dikkat edilecek noktalar: Bazen köpekte erişkin parazit olmadığı halde kanda mikrofller görülebilir. Bu durum şu şekilde açıklanır.

1-Mikrofilerler anneden yavruya intrauterin olarak geçmiş olabilir.
2-İlaç verilerek erişkin parazitler öldürülmüştür.
Fakat mikrofilerler 2-4 yıl kadar canlı kalabilir.
3-Kan nakli ile geçmiş olabilir.

Yukarıdaki durumun tersine bazen köpekte erişkin parazit olduğu halde kanda mikrofiler görülmeyebilir.
Bu durum şu şekilde açıklanır:
1-Bütün parazitler aynı cinsiyette olabilir.
2-Parazitler henüz gelişme döneminde bulunabilir.
3-Köpek bir mikrofilarisitle sağaltılmış olabilir.
4- Yüksek düzeyde oluşan antikorlar mikrofilerleri
ortadan kaldırmış ve aynı zamanda erişkin dişileri steril hale getirmiş olabilir.

Enfekte olduğundan şüphe edilen fakat kanında mikrofiler görülmeyen köpekte serolojik tanı yöntemlerine başvurulur.
4-Serolojik tanı yöntemleri: İki tip yaklaşım vardır.
1-Serumda doğrudan parazite karşı oluşan antikorların aranması
2-Erişkin parazitler tarafından salınan antijenlerin aranması
Bunlardan birinci yaklaşımı esas alan ticari tanı kitleri bulunmaktadır. Fakat yanlış pozitif sonuçlar verebilir.
İkinci yaklaşımı esas alan ise, bu parazitin belirli antijenlerine bağlanan monoklonal antikorları kullanan ELlSA ve Lateks aglutinasyon tanı kitleridir. Bunlar bir önceki testlerden daha etkilidir. Fakat parazit sayısının az olduğu durumlarda cevap vermeyebilir.

Sağaltım;

SağaItımdan önce köpeğin kalp, akciğer, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri yapılmalıdır. Eğer testler sonucunda organlarda fonksiyon bozuklukları varsa bu bozuklukları giderici önlemler alınmalıdır. Parazitlere yönelik sağaItımında iki hedef vardır. Önce erişkin parazitler ortadan kaldırılır. AItı hafta sonra mikrofilerlere etkili ilaçlar kullanılır.

Erişkin parazitlere karşı kullanılan ilaçlar (Filarisitler):. Bu amaçla aşağıdaki ilaçlar kullanılır. Thiacetarsamide sodium (Caparsolate ): 2,2 mg/kg dozda 10 saati geçmeyen aralıklarla üç gün süre ile iv yolla verilir. Bu tedaviden sonra erişkin parazitler bir hafta içinde ölür. Ölen parazitler arteria pulmonalis’le akciğerlere sürüklenirler. Burada geçici bir süre dolaşımı engellerIer. Fakat bu ölü parazitler fagasitozla ortadan kaldırılır. Bununla birlikte tedaviden sonra 4. ve 6. haftalarda akciğerlerde önemli derecede lezyonlar gelişir. Melarsomine dihvdrochloride (Immiticide): 2,5 mg/kg dozda 24 saat ara ile iki kez derin kas içi (Lumbar kasa) verilir.

Levamisole: günlük 2,5 mg/kg dozda hergün 14 gün süre ile verilir. Takiben iki gün günlük 5 mg/kg dozda ve daha sonra iki hafta boyunca günlük 10 mg/kg dozda verilir. Ancak levamisolele kullanılan köpeklerde ataksi görülür. İlaç kesidiğinde bu ortadan kalkar.

Sağaltım sırasında oluşacak trombo-embolilerileri engellemek için kanı sulandırıcı ve tromboz oluşumunu engelleyici ilaçların da kullanılması gerekir. Bu ilaçlar erişkinlere yönelik sağaItım süresince verilmelidir. Bu amaçla aşağıdaki ilaçlar kullanılabilir.

Ticlopidine hvdrochloride: 108 mg/kg her gün Heparin: 300 U/kg, SC, her 8 saatte bir Acetylsalicylic acid (Aspirin): 5 mg/kg oral yolla her gün. Acetylsalicylic acid’in streptokinase ile birlikte kullanımı da söz konusudur. Ancak son deneysel çalışmalar acetylsalicylic acid’in bu konuda fazlaca bir etkisinin olmadığını göstermiştir.
Mikrofilerlere etkili ilaçlar (Mikrofilarisitler):

Bu amaçla aşağıdaki ilaçlar kullanılır.
1-Levamisole: Bu ilaç günlük 11 mg/kg dozda 6¬-12 gün süre ile verilir.
2-Ivermectin: 0.2 mg/kg dozda verilir. Yalnız bu doz Koli ırkı köpeklerde nöyrotoksiktir.
3-Milbemycin oxime: 0,5 mg/kg dozda oral yolla kullanılır.
4-Selamectin 0.6 – 0.12 mg/kg dozda topikal kullanılır.
Aşırı duyarlılığa bağlı gelişen dermatitisler bu tedaviler sonucu kendiliğinden ortadan kalkar.

Kontrol ve korunma

Sivrisinek mücadelesi pratikte pek mümkün olamadığından bu amaçla sadece köpeklerde gelişmekte olan larvalara (L3 ve L4) etkili ilaçlar kullanılır. Hastalığın endemik olduğu yerlerde sağlam köpeklerin korunmasında etki süresi yaklaşık bir ay olan ivermectin, moxidectin ve milbemycin oxime en uygun ilaçlardır. Bu ilaçlar ayda bir kez uygulanır. Bu amaçla bu ilaçların uygulanmasına sivrisineklerin görülmeye başlamasından bir ay öncesi başlanır ve sivrisineklerin ortadan kayboluşundan bir ay sonrasına kadar devam edilir. Ivermectin’in bu amaçla kullanılan dozu 0,006 mg/kg’dır. Bu doz koli ırkı köpeklerde de toksik etki yapmaz. Bununla birlikte Koli ırkı köpeklerin 8 saat süre ile yakından izlenmesi gerekir. Milbemicyn oxime ise yukarıdaki dozda uygulanır. Moxidectin ise ayda bir kez 0.003 mg/kg dozda uygulanır.

Selamectin 6mg/kg dozda verilir. (Bu dozdaki Selamectin koli ırkındaki köpekler için toksik değildir).

YORUM EKLE