Köyler Nasıl Kalkınır?

REFİK ERDURAN”ın ROMANI; YAĞMUR DUASI
KÖYLER NASIL KALKINIR?
YAĞMUR DUASI ile mi, AYDINLARIN ÖNCÜLÜĞÜYLE mi?

İkisiyle de olmaz, diyorsanız üçüncü yolu siz söyleyin canım..

1974 yılında yayımlanan bu roman, daha önce hakkında yazdığım, Toprak Uyanırsa ve Duru Göl gibi yine “kalkınma” konusunu işleyen değerli eserlerden biri.

Gazeteci Ferhat Gürz ve arkadaşı, Avusturya’dan gelen gazeteci Mayer’i Anadolu’da gezdirmek için Ankara’dan Çorum’a götürürken yolda köy ve köylünün çaresizliği ile karşılaşırlar.

Daha önce dünyayı gezen Ferhat, bu yolculukta ülkesine ne kadar yabancı olduğunu anlar, gittikleri Pınarlı Köyü’nü kalkındırmak için “model köy projesi” oluşturmaya karar verir.

Romanın başlarında gazeteci Ferhat bir boşluk duygusu içindedir. Can sıkıntısı çeker, bir işe yaramadığını düşünür, “ne yaptığım güzel bir ev vardı, ne tedavi ettiğim bir hasta, ne de yazdığım akıllı bir halt…” der.(sayfa 9)

“Yirmi sene sonra ellerimin ve kafamın mahsülü diye gösterebileceğim ne olacaktı?”
Evet Dostlar; hepimiz için geçerli değil midir bu soru?

Ferhat, yanındakilerle, yabancı gazetecinin görmek istediği Çorum Pınarlı Köyüne doğru Ankara’dan devam ederlerken saatine bakıp şunları söyler;

“…Ankara’dan hareket edeli bir saat olmuştu. Bu bir saat bizi hükümet merkezinden kırk kilometre öteye değil, zamanımızdan dört asır geriye götürmüştü…”(sayfa 30)

Ankara’dan çıkar çıkmaz dört yüzyıl geride bir hayat. Bir Anadolu gerçeği.
Durgun hüzünler, ümitli öfkeler,en verimsiz his olarak hüznün tarifi..
Her öfkenin ümit içermesi, dünyada bir çok büyük işin öfkeyle yapıldığı..

Mayer bizimkilere der ki;
“…hemen kabahati araziye yüklemeyin, Ankara’yı arazinin kötülüğüne rağmen ne güzel kurmuşsunuz, kalkınmanız o hızla devam etseydi aynı işi her tarafta yapabilirdiniz.”(sayfa 35)

Dostlar;
Buradaki sosyolojiye, siyaset felsefesine bakar mısınız?

Şimdi de şu aşağıdaki çelişkiye, “verimsizlik örneğine” bakın..

“…susuzluktan kavrulan bu ekinlerin arasından kocaman bir ırmak akıyordu.”(sayfa 51)
Sayfa 78’de, ciltlerce iktisat kitabında anlatılamayacak bir özde köyün gerçek kalkınma formülü verilir;
“…köyü kalkındırmak demek…köylüye para kazandırmak demek…
“…nasıl…?”
“…esası su, elektrik, bir de yol…gerisi teferruat…”(sayfa 78)

Elbette köye medeniyet girecek ama, köyün Şeyh’i de buna engel olacak.
Verimli öfkeden yukarıda söz etmiştim.

Gazeteci Ferhat köyün geri kalmışlığına, üfürükçülere, kendine, kendi bilinçsizliğine ve bir çok şeye kızar da kızar.
Ve gazetesine tüm köy gerçekliğini yazar, öfkeyle yazar, çok da güzel anlatır insanların dramını ve durumunu..

Ey yazar Dostlarım; çevremize, topluma ve tarihe ve hatta geleceğe bakınca öfkeyle, ümitli ve üretken bir öfkeyle yazabileceğimiz ne çok şey var değil mi?

Dostlarım, sayfa 122’de, köye kredi verecek bir banka müdürü kapitalistin zihniyeti öyle yalın-duru anlatılmış ki, Marks’ın Kapital’de anlattığı insan iradesinden bağımsız üretim ilişkileri ve çelişkilerinin sermaye sahibini zorunlu olarak nasıl davranmaya ittiği, tezini okumanıza gerek kalmaz.

Romanda kahramanlar olumlu yönde hep bir dönüşüm içindedir.
İyi edebiyat kişiyi yüceltmelidir, derim ben..

Romanın ana fikri sonlarda sayfa 226’da verilir;
Köy sadece üstten gelen girişimle kalkınamaz, mutlaka aşağıdan da bir itiş, bir kalkınma bilinç ve isteği gerekir.
KÖY DAVASI,HERKESTEN EVVEL KÖYLÜNÜN DAVASIDIR.

Dostlar, kalkınma iktisatçıları, gençler, sevgili aydınlarımız, yazarlarımız;

Görüyoruz ki, toplumsal gelişmelerin romanlara yansıması hem faydalı, hem zevkli, hem tarihsel ve toplumsal gerçekleri anlamaya katkı veriyor ve hem de iyi edebiyat örneklerini kucaklıyoruz.

Gelecek yazılarımda Şevket Süreyya Aydemir’in TOPRAK UYANIRSA, İlhan Tarus’un DURU GÖL ve Refik Erduran’ın YAĞMUR DUASI romanlarındaki benzerlik ve farklılıkları konu, içerik, tema, anlatım, uslup bakımından karşılaştırmalı bir edebiyat incelemesi olarak inceleyeceğim.

Sevgiyle ve üretkenlikle kalınız.

YORUM EKLE