Sahipsiz Köpekler Sokakta mı Yaşasın?

Bir süredir sokak hayvanları konusunda adeta akıl tutulması yaşıyoruz.

Enteresan bir şekilde sokakta yaşayan sahipsiz hayvanlar gündemde başköşeye yerleşti. Toplumda sokakta yaşasın diyenlerle, hayvan barınaklarında yaşasın diyenler olduğu gibi uyutulsun diyenler de olunca gerilim arttı.

Esasen bu konuda toplumsal hassasiyetin fitilini ateşleyen Ramazan Bingöl “Bir çocuğumuzun daha zarar görmesine tahammülümüz kalmadı!” diyerek konuya bakışını dile getirdi.

Ramazan Bingöl diyor ki; “Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı Anayasa’mızın 56’ıncı maddesinde yer alıyor ve devam ediyor:

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.

Türkiye’de sahipsiz başıboş köpek popülasyonu önlenemez bir şekilde katlanarak artıyor.

Köpekler, ısırma ve saldırma nedeniyle doğrudan veya dolaylı yollarla insanların ve diğer hayvanların ölmelerine, yaralanmalarına, trafik kazalarına, kuduz, kist hidatik gibi ölümcül bulaşıcı hastalıklara, güvenlik problemlerine sebep oluyor.

Çocuklar ölüyor, yaralanıyor; ailelerin canı yanıyor. Yaşanılan travmalar da cabası.

Mart 2022’den beri çoğu çocuk 18 insanımızın sahipsiz köpekler nedeniyle öldü, yüzlercesi yaralandı, sayısı bilinemeyen hayvan telef oldu.

Kuduz vakaları hastalığı hızla artıyor. Çocuk parklarını mesken tutan sahipsiz köpekler bulaşıcı hastalık yayıyor.

Çocuklar kendi parklarının içinde sahipli, sahipsiz köpeklerin dışkılarıyla muhatap. Yine parklarda ağızlıksız, tasmasız köpekler, kimi zaman yasaklı tehlikeli tür köpekler herhangi bir ehliyete, eğitime, yaptırıma tabii olmaksızın serbestçe dolaştırılıyor. Bir başıboşluk ve kuralsızlık hakim. Sadece İstanbul’un 25 ilçesinde, yaklaşık 15 ayda belediyelerin ilgili birimlerine sahipsiz köpeklere ilişkin 18 bin 791 ihbarın 881’i “ısırma vakası” olarak kayıtlara geçti.

Konuyu hayvanların hakları açısından ele aldığımızda da durum hiç iç açıcı değil. Bu köpekler bir yandan ağır sokak koşullarında hayatta kalma mücadelesi verirken, diğer yandan birbirlerine ve diğer hayvanlara zarar veriyor, toplu halde dolaşıp sokaktaki savunmasız diğer canlıları telef ediyorlar. Köpek sürülerinin sırf güdüsü gereği bir kediyi aralarına alıp ikiye ayırıp öldürdükten sonra hiçbir şey olmamış gibi bir sonraki avlarının peşine gitmesi hayvanseverleri rahatsız etmeli. Ve sırf bu nedenden dolayı bile bir çözüm aranmalı. Tek taraflı hayvan hakkı olmaz. Bir hak savunulacaksa bu hak bütün hayvanları kapsamalıdır.

Esasen son derece doğru tespitlerle doğru yazının tüm belediye ve kurumları alarma geçirmesi gerekiyorken, maalesef çoğu troll ve bot hesaplar olmak üzere konuyu gündeme alan herkese sistemli bir saldırı ve itibarsızlaştırma yaşanıyor.

Hiç kimse hayvanların modern hayvan barınaklarında yaşatılmasına itiraz etmiyor. Hayvan hakları konusunda çalışan STK’ların modern hayvan barınakları ve sahiplenme/sahiplendirme ile sorunun çözümüne katkı sunması gerekirken karşı çıkmalarını anlamak da mümkün değil.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve diğer yasal düzenlemeler, hayvanların kısırlaştırılarak modern barınaklarında korunmasını sağlayamıyor, hayvanları sokaktan kurtarmıyor.

Maalesef özellikle çocuklarımızı tehdit eden sürü köpekler belediyeler tarafından toplanamıyor, kısırlaştırılıp modern barınaklarda bakılmıyor. Ramazan Bingöl’ün tespitiyle şu an hâlihazırdaki ‘kısırlaştır/yerine bırak’ uygulamasının yoğun köpek popülasyonun azaltılmasına çözüm sağlayabilmesi imkânsız. Çünkü köpekler bir yandan kısırlaştırılırken diğer yandan hızlıca artmaya devam ediyor. Türkiye’de 10 milyonun üzerinde sahipsiz köpek olduğu tahmin ediliyor ve bu sayının 10 yıl içerisinde 60 milyona ulaşacağı öngörülüyor.

Sorunun çözümü için ABD ve AB üyesi ülkelerde, İngiltere, Japonya, İsviçre, Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde uygulanan mevzuat ve uygulamalar esas alınarak yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Sahiplenilen hayvanların terkedilemeyeceği yasal olarak düzenlenmelidir. Modern hayvan barınaklarının belediye ve STK öncülüğünde kurularak hayvanların refah içinde yaşayabilecekleri şekilde inşa edilmesi ve/veya düzenlenmesi sorunun çözümü için atılması gereken en önemli adım olacaktır. Barınakların kurulması, işletilmesi ve giderlerinin karşılanması konusunda belediyelerle birlikte STK’lar da rol almalıdır. Özellikle restoran gibi işletmelerde atık yemeklerin çöpe gitmesi yerine hayvanlar tarafından yenilebilecek şekilde toplanarak bakılması, kısırlaştırılmamış sokak köpeği kalmaması ve hatta belediyelere mali haklara ulaşmada sokak hayvanları konusundaki proje ve gelişmeleri performans hedefi olarak verilmelidir.

Bundan birkaç hafta önce küçük evladımın köpek saldırısı sonucu yaralanması ile benim de bizzat mağduru olduğum bir konu olması hasebiyle ve tartışmanın absürt bir yere doğru gittiğine yönelik endişelerim nedeniyle bu hassas konuya farklı bakış açısıyla dikkatleri çekmek istedim.

Henüz geç değilken STK, belediye ve kamu kurumları ile üniversitelerin veterinerlik fakültelerinin kısırlaştırma ve modern barınaklarda bu canlara yaşam hakkı verilmesi acilen yasalaştırılmalı ve mevzuat acilen değiştirilmelidir. Sokakta yaşayan hayvanların da bir “can” olduğunun unutmayarak, vicdanlı ve yaşam haklarına saygılı davranılması gerekir.

Hayvanların yeri sokaklar değil, sıcak yuvalar ve modern barınaklardır.

YORUM EKLE