“Nasıl Yapmalı” Romanı Hakkında.. (II)

Bir edebi eserde hem ne anlatıldığı hem de nasıl anlatıldığı çok önemlidir.

Çernişevski, Nasıl Yapmalı’da(Ne Yapmalı) 19.yüzyıl ortaları Rus toplumunu anlatır.

Kişilerinde toplumsal sorumluluk duygusu çok yüksektir. Akılcıdırlar, yeni bir ahlakı temsil ederler, çürümüşlüğe direnen yeni insanlardır.

Roman sanki bir ders kitabı gibidir.

Sonraki Rus devrimcileri, bu kitabın esinlendirici gücünden çok etkileneceklerdi.
Krupskaya anılarında, “Nasıl Yapmalı?”nın Lenin’in başucu kitabı olduğunu ve defalarca okuduğunu yazar.
Lenin’in etkilenmesi bununla sınırlı değildir.
Parti örgütünün oluşturulması için yapılması gerekenleri incelediği kitabın adını Çernişevski’den ödünç alır:
“Ne Yapmalı?”

Plehanov, Çernişevski’yi incelediği yapıtında, ” ‘Ne Yapmalı?’nın kazandığı olağanüstü başarının sırrı neydi peki?” sorusunu şöyle yanıtlar:

“Bütün edebiyat yapıtlarının sırrıydı bu sır: okur yığınlarının büyük bir kısmını derinden ilgilendiren sorunlara canlı ve herkesin kolayca kavrayabileceği bir cevap getiriyordu bu roman.”

Çernişevski’nin yeni insanları, 1860’lar Rus devrimcilerine model oldukları gibi, 1960’larda ve 70’lerde bizim devrimcilerimizi de derinden etkilemiştir.

Rahmetov’a benzeyen, zorluklara göğüs geren, özverili, halk sevgisi dolu devrimciler sermaye zulmüne büyük bir direnç göstermişlerdir.

Bu kitap 1862- 1863 yılları arasında zindanda yazılmıştır.
Asıl adı, Ne Yapmalı’dır.

Daha iyi bir toplumda yaşamak için ne yapmalı, daha mutlu insanlar ve ilişkiler için ne yapmalı?.

Çernişevski devrimci-demokrat hareketin ideoloğudur ve lideridir, sosyal demokrasinin öncülerindendir. Devrimci gençliğin oluşumunda çok büyük derecede rol oynamıştır.

Vera, Lopuhov, Kirsanov, Rahmetov yeni insanın temsilcileridir.

Rusya… 1850’ler ve 60’lar. Köylü reformunun sürdürüldüğü, iktidara karşı halk muhalefetinin her geçen gün daha da çoğaldığı ve güçlendiği bir dönem.

Kitap neyi anlatıyor?” sorusuna en kısa cevap olarak “yeni insanları” diyebiliriz.

Tüm ana karakterler Çernişevski’nin kendisi, eşi, yakın arkadaş çevresi ve dönemin öne çıkan devrimcilerini yansıtıyor.

SANATSAL OLMAK, YENİ İNSAN, GERÇEKÇİLİK, RAHMETOV’UN İŞLEVİ, İNSAN NASIL GELİŞİR, GELİŞMEK İÇİN NE’Yİ NASIL YAPMALI?

İşte bu soruların yanıtları için sayfa 411-414 mutlaka birkaç kez okunmalıdır.

“Sanatsal olmanın ilk koşulu şudur;

Konu işlenirken öyle betimlemeler yapılmalı ki, okur onlar hakkında gerçek bir fikir edinebilsin. Örneğin ben bir evi anlatmak istiyorum; bunu öyle bir şekilde yapabilmeliyim ki, okur bir kulübe ya da bir sarayı değil de, gerçek bir evi göz önüne getirebilsin. Sıradan, herhangi bir insanı anlatırsam, okur onu bir cüce ya da bir dev sanmasın. Olduğu gibi anlayabilsin.”(411-414)

Bazı konularla ilgili notlarım aşağıda verilmektedir;

KADIN SORUNU
Sayfa 39’da, “…sen kölesin, Fransız kadınıysa özgürdür…”

GELECEK YENİ TOPLUM
Kimse kimseyi sömürmeyecek.(sayfa104)

FELSEFE
“Herkes kendisi için en iyisi neyse onu yapar..”

Çernişevski’nin materyalist görüşlerinin en çarpıcı özelliği, bunların devrimci karakteridir.

O, felsefe ile estetiği toplumun devrimci dönüşüm amaçlarıyla birleştirmiştir.

Materyalizm ile idealizm arasındaki savaşın sosyo-politik, sınıfsal kaynaklarını görmüştür. Bu düzlemdeki yapıtlarında, nesnel dünyanın temel algılanma sorunları, insanın sanat gibi karmaşık etkinlik biçimleri ortaya konmakta ve çözümlenmektedir.

Çernişevski, nesnel gerçeklik ile duyular ve bilinç arasındaki karşılıklı ilişkiye net bir diyalektik bakış açısı sergiler.

Pratiklik kavramını, algının gerçeklik ölçütü olarak gösterir, idealistlerin insan bilincine doğaüstü, “tanrısal” bir güç atfetmelerini reddeder.

Lenin şöyle der;

“Çernişevski, gerçekten, 50’li yıllardan 88’e kadar bütüncül felsefi materyalizm düzeyinde kalmayı başarmış…biricik büyük Rus yazarıdır.”

Siyaset felsefesi olarak, köy komünlerinin, sosyalist bir kolektivizme geçişte uygun bir araç olabileceğini savunmuştur.
İşbirliğine dayalı bir sosyalizm modeli tasavvur eder. Bu modelin kurucu öğesi ise, Çernişevski’nin özellikle, Ne Yapmalı’da ayrıntılı olarak ele aldığı yeni insanlar’dır.

Roman kahramanlarından Vera Pavlovna’nın gördüğü rüyalardan biri, binlerce emekçinin beraber üretimde bulunacakları kolektif işliklere dairdir.

Maddenin ve bilincin bölünemezliğine dönük diyalektik vurgular yapmıştır.

Çernişevski’ye göre, gerçek bilinçli birey, komünal bir varlıktır ve karşılıklı ortak amaçları kabul eden bilince dayalı bir işbirliği anlayışına sahiptir.

Bilinçli bireycilik’in, dönemin Rusya’sında kiliseye ve Çarlık’a karşı yürütülen mücadelede bayraklaştığı göz önüne alınırsa; komünal karakterini koruyan ve bununla birlikte aklını kullanmaya cesaret eden yeni insanın, ilkel komünal kolektivizmden gelişmiş sosyalist kolektivizme geçişte üstlendiği misyon belirginleşecektir.

Antropolojik ilke, insanın hem komünal hem de bireyci doğasına dair etik yargının felsefi tezahürüdür.

ADİL BÖLÜŞÜM
Sayfa 235’te kurdukları atölyede adil bölüşüm var.

YENİ İNSAN
267-68-69’ da yeni insan tipi var.

SEVMEK
Sevilen insan için iyi olan şeylere sevinmek, daha da iyi olması için elinden geleni yapmaktan mutluluk duymak değil midir?(348)
Gerçek seven insan, sevdiği kadını bağımsız kılan insandır.(475)

MUTLULUK
Özgürlüğün olmadığı yerde mutluluk olmaz(359)

OKUMA POLİTİKASI
Sayfa 372-73,okuduğun kitap seni yüzlerce başka kitap okumaktan kurtarsın.

İYİ PSİKOLOG
İnsanı yavaş yavaş hazırlamasını çok iyi biliyordu Rahmetov, büyük bir psikologtu.(388)

EVLİLİĞİN AŞINMASI
Duygularınızın artık doyurucu olmaması(398)

MUTLU EŞLER BİRBİRLERİNİ GELECEĞİN RİSKLERİNE HAZIRLAMALI
Sayfa 401-402’de, gelecek için kim garanti verebilir?

Çernişevski’nin, önemli eserlerinden biri de, 1888’de, Sanat ile Gerçeklik Arasındaki Estetik İlişkiler’ dir.

ESTETİK
Çernişevski’nin, estetik anlayışını oluştururken etkilendiği yazarlardan biri, Belinski’dir.

Belinski, oldukça yalpalamalı geçen düşün serüveninde, ilk önce Fichte ve Schelling idealizmini, ardından Hegel felsefesini benimsemiştir. Bu düşünsel geçişlerin ardından, nihayetinde Feuerbach’ın materyalizmine varan Belinski, bundan sonra sanata toplumsal bir görev yüklemiştir.

Belinski’ye göre gerçek şiir; gerçeğin, hayatın şiiridir ve bu anlamda insanları olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi anlatır.

Genç Çernişevski, Belinski’nin, otokratik Rusya’da edebiyatın ve edebiyat eleştirisinin üstlendiği misyona dair görüşünü tamamen paylaşır.

Bunun bir sonucu olarak, sanatın özü ve toplumdaki rolünü aydınlatmak amacıyla, Sanat ile Gerçeklik Arasındaki Estetik İlişkiler,(1855) adlı eserini kaleme alır.

Güzelliği, Mutlak İdea’nın bir tezahürü olarak tanımlayan Hegel’ci idealizme karşı Çernişevski, aşağıdaki temel savını kaleme almıştır:

Güzellik, hayattır; güzel, olması gereken hayata dair kavrayışımıza uygun düşen şeydir.

Çernişevski, adı geçen eserinde, hayat dolu renklerin tazeliğini yansıtan çiçeği ya da taptaze bir ten, kıpkırmızı bir yüz ve kuvvetli bir vücuda sahip bir köylüyü, “güzel” olarak tanımlar.

İnce, solgun, dermansız, bir siluet gibi kendini gösteren aristokratik güzellik ise, Çernişevski’ye göre marazidir ve bedensel yorgunluk nedir bilmeyen, çalışmadan geçen yeknesak hayatlarının can sıkıntısını taşıyan bu insanlar, kendilerini aşırı coşkular ve yakıcı tutkularla dolu fırtınalı bir yaşamın kollarına atmaktadırlar.

Burada pastoral bir güzellik anlayışının varlığı açıktır.

Ayrıcalıklı zümrelerin “yapay” bir hayattan yansıyan estetik fikirleri, bu yüzdendir ki, normatif anlamda gayri-meşrudur ve ortaya çıkan sanat, “sahte” bir sanattır. Yalnızca doğa ile temas halinde ve çalışarak yaşayan insanlar, insan türünün gerçek temsilcileri ve estetik idealin yaşayan
cisimleşmiş örnekleridir.

Bu, sanatın, mümkün olan en geniş biçimde demokratikleştirilmesi talebidir.

Çernişevski’ye göre “güzel”, dahice bir sanat yaratısı değil, sanatçının bizzat gerçeklikte bulduğu şeydir. Güzel; doğanın, yaşamın ve gerçekliğin ta kendisidir.

“Güzel” hayat, “olması gereken” hayattır ve bu, “olmayan” bir gerçekliğe tekabül eder.
O halde; “var olan” gerçeklik “güzel” değilse, sanatçının bu gerçeklikte bulduğu şey de “güzel” olamaz.

ÇERNİŞEVSKİ

19. yy. Rusya’sındaki demokratik radikalizmin temel teorisyenlerinden biri, düşün ve sanat adamı.

Çernişevski, 12 Temmuz 1828’de, Saratov’da bir Ortodoks rahibinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. O, ilk başta rahip olabilmek için teoloji eğitimi gördüyse de, daha sonra fikrini değiştirerek St. Petersburg Üniversitesi’nde tarih ve filoloji eğitimi almıştır.

Ağır hapishane koşullarında yazılan “Ne Yapmalı?”, Çernişevski’ye zamanında büyük ün kazandırmış ve pek çok yazarın sert muhalefetine rağmen, Rus edebiyat klasikleri arasına girmiştir.

Çernişevski bu eserin yazımında, hapishane sansürünü atlatabilmek için mecazlara, imalara ve rüya anlatımlarına başvurmuş ve eseri parçalar halinde şifreli bir biçimde dışarıya yollamasına rağmen, yine de bazı bölümleri kendi zamanında sansüre uğramaktan kurtaramamıştır.

Toplumcu Gerçekçiliğin ilk temsilcisi olarak anılmıştır.

YORUM EKLE