Öğretme, Öğrenme, Edinme ve Farkındalık

İletişim Bilimi Kapsamında, Öğretme, Öğrenme, Edinme ve Farkındalık

1-Öğretmenin Kavramsal (Terminolojik) Açıdan İrdelenmesi

Ön Not: Terminolojik irdelememizde Türkçe terminolojisi kapsamında kalınmıştır.

Birim zamanda tamamlaman bir iletim / iletişim sürecini anlatırken, iletinin (mesajın) kaynak, mesaj, kodlama, araç (medya) ortam, kod çözme, hedef doğrultusunda döngüsel olarak tamamlanmasını ortaya koyarız.

Yaşamda; canlılar, özelde bitkiler ve hayvanlar daha özelde insanlar arasında yürütülen iletişimde her zaman süreç didaktik ve tanımlanmış şekliyle yürümez hatta çoğunlukla kendiliğinden ya da doğaçlama şeklinde cereyan eder. Bu iletilerin toplamıyla zaten dinsel terminoloji ile ‘irade’ ortaya konulmuş veya çıkarılmış olur.

İster örgün ister yaygın eğitim kurumları, ister bireysel ister kurumsal bağlamda bir olayı veya olguyu veya örtük bilgiyi diğer bireye veya bireylere sunulduğu doğrusallık haliyle iletme suretiyle bilginin paylaşılması veya açığa çıkarılması veya yaygınlaştırılmasına öğretme diyebiliriz. Burada öğrenilecek bilgi hazırlanmış, kapsamı ve içeriği belirlenmiş, bir kalıba (formata) oturtulmuş bilgidir. Bu bağlamda “öğretme” kavramında bir öğreticinin varlığı kaçınılmazdır ve bu öğretici süreçte baskın (dominant) faktördür.

Özellikle örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğrenenler tarafından korkulası, sıkılası, kaçılası, kurtulası bir olgudur öğretme. Tarihten bu güne yaşamda en sıkılınan bir kavramdır. Çikolata, cennet, kuş cıvıltısı nasıl ki akustik olarak her duyanda seratonin hormonu salgılatırken, ‘öğretme” hemen hemen her öğrenen üzerinde adrenalin, noradrenalin ve kortizol hormonlarını harekete geçirir. Zira eğitim bilimi alanında görev yapan bir profesörü bile bir sınıfa eğitim amaçlı olarak oturtsak, eğitimci gelip öğretme eylemine başlasa, sınıfta eğitim gören profesörün içinde olduğu baskın psikoloji, “bitse de gitsek” psikolojisidir. Elbette bu psikoloji genel bir psikolojidir. Konuya çok meraklı ve özellikle konudan çok çok büyük katmadeğer sağlayacak kişi “bitse de gitsek” demeyecektir. Bu da genellikle istisnadır. Şu durumda yazımızın ikinci kısmına bir köprü atmamız gerekmektedir. “Öğretmenin Sıkıcılığı ve Yeni Dünyada Likit Öğrenim Süreci.” Bu başlığımız da bir sonraki yazımızın başlığı olsun.

2-Öğrenmenin Kavramsal (Terminolojik) Açıdan İrdelenmesi

Yukarıda öğretme kavramını ele aldıktan sonra, “öğretim” sürecinde “öğrenme” kavramını irdeleyelim. Öğrenmeyi iki açıdan ele almamız gerek. Birinci boyutu, klasik anlamda öğretme sürecinde amaçlanan “öğrenme” kavramıdır. Bu öğretmenin amacı bir açıdan da sonucudur. Her öğretme sürecinde eğitimci veya öğretmen sözlü, yazılı ve eylemsel formatlı bilgi paketini öğretmeyi amaçlar. Öğrenenin bu formatlı bilgiyi edinmesine klasik anlamda öğrenme diyebiliriz. Ancak öğrenme süreci sadece formel ortamlarda gerçekleşmeyecektir. İnformel ortamlarda informel yöntemlerle de bir eğitim amaçlanabilir. Bu durumda öğrenmenin ikinci boyutu ortaya çıkmaktadır. Öğrenmenin ikinci boyutunda klasik anlamda formel bir eğitim kurumu veya sujesi yoktur. Bu obje veya suje herhangi bir ortam veya herhangi bir canlı olabilir. Kurumsal ve kuramsal bir kalıbı yoktur. Bu planlanmamış, öngörülmemiş, biçimlendirilmemiş ve zamanlanmamış süreçte de öğrenme eylemi gerçekleştirilebilir. Örneğin bilinçaltı eğitimi yöntemiyle subliminal yöntemlerle bir eğitim sonucu öğrenme gerçekleşebilir. Hatta, öğrenen kişi herhangi bir kurumsal ve bireysel eğitim kurumundan veya kişisinden yardım almaksızın, bunlar dışında hemen her ortamdan öğrenmek istediğini bulabilir. Bunun en güzelini bu gün herkesin kullanmakta olduğu medyada bulabiliriz. Zira öğrenen bireyler özellikle son yüzyılın son çeyreğinde öğrenimlerinin kahir ekseriyetini medya üzerinden gerçekleştirmektedir. Buradan da yine bir sonraki yazı başlığımıza atıfta bulunmamız gerekmekte.

Artık bireyler öğrenmeyi formel eğitim kurumlarından almaktansa formel veya informel medya ortamlarından almayı yeğlemektedirler. Zira bu daha kolay, daha konforlu ve daha ergonomik bir öğrenim yöntemidir. Şu durumda öğrenen açısından bireylerin öğrenme isterleri, klasik anlamda “okul” kavramından kopmuştur, bu kopuş gittikçe daha fazla artmaktadır. Biraz önce de değindiğimiz gibi bu konuyu ikinci yazımız olan “Likit Öğrenim Süreci” ne bırakacağız.

3-Edinmenin Kavramsal (Terminolojik) Açıdan İrdelenmesi

Ne öğretme ne de öğrenme edinmenin ergonomisinden veya konforundan üstün değildir. Aslında klasik öğretme ve öğrenme terimlerini çok ta örselememek gerekir. Zira öğretme de öğrenme de hedef olarak muhatabın bilgi, olgu veya kavram paketini edinmesini amaçlar. Ancak amaç bu olsa da çoğu zaman gerçekleşen amaç ile aracın yer değiştirmesi sonucunu doğurur. Türkiye ve Türkiye gibi çoğu ülkelerde bir üst eğitim kurumuna yerleşmek için gerekli olan sınav sistemleri ve özellikle çoktan seçmeli sınav sistemleri bunun en güzel örneğidir. Zira çoktan seçmeli sınav sisteminde bilginin karşı tarafın (öğrencinin) beynine girmesi nihai amaçtır. Oysa ki bu bilginin kalıcılığı, bu bilginin birey tarafından kabullenilip kabullenilmemesinin (içselleştirilip içselleştirilmemesinin çok ta önemi yoktur. Ayrıca bu süreçlerde öğrenilen bilginin devamlılığı veya sürdürülebilirliği diye bir kaygı çok ta yoktur. Sınavlarda başarılı olunması en temel amaçtır. Oysa ki sınava indirgenmiş bir eğitim sistemi, bir ülkenin ve bir ülkede eğitim veren ve eğitim politikasını yürütenlerin en büyük handikapıdır.

Şu durumda örgün veya yaygın eğitim kurumlarının klasik anlamda formel eğitimde böylesi bir yüzeyselliğe saplanması eğitimbilimsel anlamda tam bir skolastik döngüdür. Ne var ki bu gün artık özellikle 2000 yılı sonrası jenerasyon formel eğitim kurumlarının eğitimlerini zoraki alsalar da edinmek için başkaca kaynaklar bulmaktadırlar. Önceki başlığımızda da değindiğimiz gibi, dijital medya ve internet ağı, yer yer internet sistemleriyle yer yer intrAnet sistemleriyle bıçkın jenerasyonun ergonomik eğitim seanslarına hızır gibi yetişmektedir.

Bir öğretmenin belki de bir dönem boyunca öğretemediği bir konuyu bir kişi bir saatlik süren çok iyi hazırlanmış audiovizual bir belgesel ile anında edinebilmektedir. Öğrenmenin değil, edinmenin amaç olduğu eğitim süreçlerinde bilgi ve kültürün gelecek nesillere aktarımı eksiksiz ve sürdürülebilir olacaktır. Şu var ki, öğretme ve öğrenmede bir irade söz konusu iken, edinme, iradî olduğu gibi farkında olmadan da gerçekleşebilmektedir. Bu ise çok daha anlamlı bir o kadar zahmetli bir o kadar tehlikeye açık bir durumdur. Sadece öğrenciler değil, öğrenmek isteyen bütün bireyler farkında olmadan belli bilgi, kalıp, tutum, görgü, inanç, değer ve davranışları farkında olmadan içselleştirmeleri kendileri üzerinde kalıcı hale gelmesi de edinim olmaktadır. Şu durumda edinimi, formel ve informel eğitim kurumlarında ortaya konulan bir hedef olarak ele alabilirken asıl olarak yaşamın dominant faktörü olarak subliminal çevre ve eylemlerle edinim sağlanacaktır.

Dizilerde ortaya konulan replikler, rol model kişilerin söz hareket ve eylemleri, kurumların yapısal ve görsel tasarım ve şekilleri, devletin öngörmüş olduğu süreç ve formaliteler tüm yurttaşların değer ve / veya tutum edinmesi için bir kaynaktır. Bir filmde yemek masasında yemek varken, sofradan kalkıldıysa burada bunu izleyen yemeğin istaf edilmesini bu gün olmasa bile yarın kanıksayacaktır, elini yıkarken akıttığı su miktarını, suyu kullanım biçimini kanıksayacaktır, repliklerde ebeveynlerin çocuklarına veya bireylerin birbirlerine sürekli yalan söylediği filmler YALAN olgusunu meşrulaştıracak, kanıksatacak, ideal anlamda öğrenme, toplumsal ve insanlık değerlerini çöküşe / entropiye götürecektir. Bu da edinim süreçlerinin ucu açık tehlikeleridir.

4-Farkındalığın Kavramsal (Terminolojik) Açıdan İrdelenmesi

1, 2 ve 3. ara başlıklarda değindiğimiz olguların sistematik şekilde edinilmesi şartıyla yaşamda gerçekleşen ve gerçekleşmesi gereken olayları, norm ve reel çatışması içinde idealinin gerçekleşmesine yönelik bir beklentidir farkındalık. Farkındalık bir nevi bireyin toplum içinde inisiye olması, Osmanlıca deyimiyle sülûk edebilmesi, toplumda olayların içinde reaktif bir birey olmaktansa aktif ve hatta proaktif birey olmaktır farkındalık.

Farkındalık, öğrenme sonucu edinmenin belli bir aşamaya gelmesi ile gerçekleşen / ortaya çıkan hal ve durumdur. Bir ülkede onmilyonlarca hatta yüzmilyonlarca insan varken, kendisini bu insanları yönlendirme, eksiklik ve aksaklıklarda kanalize etme noktasında gelinen bir aşamadır. Farkındalığı olan kişiler, diploma sahibi olsun veya olmasın, belli meslek veya kariyere sahip olsun veya olmasın kendilerini rol model olarak görürler, görmeseler de görmeleri gerekir. Aksi takdirde aydınlanmış beyinlerin, süzülmüş ve sulûk etmiş beyinlerin kendi köşelerine çekilmesi ve kayıtsızlık psikozlarına girmeleri kendi açılarından da onların yetiştiği veya bulunduğu toplum adına da bir kayıptır. Bu kişileri devletlerin teşvik etmesi, koruması, örselememesi son derece önemlidir. Ama neredeee!

Eğitimden ve aydın zümreden korkulan veya çekinilen kronolojik dönemde yazdıklarım sadece adrenalin salgılatacaktır. O zaman hemen tılsımlı sözcükleri söyleyelim.

Çikolata…, Cennet…, Kuş cıvıltısı…, Su şırıltısı…..

Sağlıklı ve AYDINLIK günler temenni ile esen kalın sevgili okurlarım.

YORUM EKLE