Para Piyasaları Sözcüğünün Arkasındaki Gizli Dünya

Para piyasaları denince, sokaktaki insan ne anlar? Paranın alınıp satılması olarak anlar. Bundan gerisini anlamak bayağı bir zahmet gerektirir.

Bu olgu, siyasetçiler tarafından, içeriği bilinmeden, para piyasaları diye konuşulup durulur. Sağcıyım diyenler de bunun arkasını fazla kurcalamazlar. Abileri ne diyorsa, odur.

Hatta finans kapitalizmin şımarık çocukları biraz daha ileri gider ve Finansal Okur Yazarlık lazım diye çaka satarlar. Finansal Mühendislik diye bir güzel, güzelleme yaparlar.

Oysa bu cilalı sözlerin arkasında, felaket bir haksızlık ve yanlış olan bir şeyler vardır.

Meselenin özü; Merkez Bankasının bastığı paraların, nasıl ve kimler aracılığı ile devlete satılacağından ibarettir. Ve merkez bankasından gelen paraların, ticari bankalar eliyle yatırımcılara kredi olarak, verilmesinden ibarettir.

Merkez Bankası, ABD ve BATI bankerleri aracılığı ile devletten bağımsız hale getirilmiştir.

Bunun anlamı basitçe şudur; Devlet kendi merkez bankasının bastığı parayı alıp kullanamaz.

Neden?

Merkez Bankası bildiğimiz bir şirkettir, bir firmadır. Yani özel bir kuruluştur. Diyeceksiniz ki hem devlete bağlı hem özel kuruluş nasıl oluyor? Basılı bir banknot paranın üzerine bakarsanız, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yazar. Dikkat “Cumhuriyeti” değildir.

Zaten illüzyon buradadır.

Merkez Bankası parayı basar, bu paralar ticari bankalara belli bir faiz ile (nominal faiz) verilir. Ticari banka, bu paraların üzerine kendi faizini de koyarak devlete verir. Lizbon Anlaşması Madde 13.

Peki, devlet ticari bankalardan aldığı bu paraları nasıl öder? İşin asıl haksız yeri burasıdır. Halktan topladığı vergiler ile öder.

Buradan bakarsak, bir emme basma tulumba gibi, halktan alınıp imtiyazlı bir azınlığa sürekli para pompalanır. Devlet bankalardan borç alıp, iş yapmasa, bankalar üç günde batarlar.

Bankalar öyle sandığımız gibi mevduat toplayıp, yatırımcıya kredi vermez. Bu işlem banların işlemleri arasında esası teşkil etmez.

Ticari bankalar asıl gelirini, Merkez Bankasından aldığı parayı devlete satarak yaşarlar. Bankaların öz sermayeleri devlete borç verecek büyüklükte değildir.

Böylece imtiyazlı bir azınlık, para piyasaları üzerinden, devleti yönetmiş olur.  Senin benim vergilerimle, toplanan paralar, imtiyazlı bir azınlığın elinde, bize servet sınıfı dayatmaları olarak dönmüş olur.

Biz halk olarak birilerine, bizi yönetsin diye yetki veririz. Ama bizi yönetenler, hep o imtiyazlı azınlıklar olur. Oy verme alanı bir kandırma alanı olarak görev yapar.

Şimdi anladık mı para piyasaları neymiş?

Merkez Bankasının bağımsızlığını savunanların, kimi savunduğunu şimdi anladık mı?

YORUM EKLE