Sağın lider odaklı siyasetine, solun örgütlü(süz) siyaseti ne kadar karşı durabilir?

Sağın lider odaklı siyasetine, solun örgütlü(süz) siyaseti ne kadar karşı durabilir?

Dünya’da temelde, iki kutuplu bir siyaset vardır. Bir tarafta sağ, diğer tarafta sol siyaset. Bazı yerlerde, adlandırması değişmekte. Örneğin; kimi yerlerde liberal sol, Hıristiyan demokrat, sosyalist v.b. adlandırmalarla da ayrım olmaktadır. İşin özü, uygulanan politikadadır. Dünya’nın neresinde olursa olsun, sağ- muhafazakar siyaset, lideri ön plan çıkaran bir politika güder. Sol ise örgütlü birlikleriyle, tartışma ortamı içerisinde bir demokrasi geliştirmeyi amaç edinmektedir. Bu durum, demokrasiyi fazla benimseyememiş ya da yanlış yerinden tutmuş Türkiye gibi ülkelerde ise, sağ siyasette bir anlamda biat kültürünü de beraberinde getirmektedir. Bu kültür, kimi zaman öyle boyutlara gelmektedir ki parti içerisinde liderin karşısında söz söyleme hakkı, neredeyse imkansız bir hal almıştır. Ortadoğu ve Asya’daki totaliter devletleri söylemiyorum bile tahmininiz üzere. Onlar zaten, yıllardır baskılarla halklarını yönetmekteler. Bakın, Kuzey Kore’de seçim oluyor dimi. Tek aday var, malumunuz üzere. Kim Jong- Un. Tek sandık var. Tek ses var. İşte, yıllardır, bu halkların kaderi bu gibi adamların elinde oldu. Rusya lideri, Putin de çok farklı değil. Emin olabilirsiniz.

Sovyet döneminde, Polit bürodaydı. SSCB dağılınca devlet başkanı oldu ve bir daha da gitmedi. Bu tip adamlar, gitmemek üzerine bir siyaset yapar. Demokrasi filan, bunların yanından geçmemiştir. Gelelim asıl konumuz olan Türkiye’deki siyasete. Türkiye’de 40 seneden fazladır sağ siyaset egemendir. Sol ise, 1960’dan sonra ancak koalisyonlarla gelebilmiştir. Bunda, hiç şüphesiz toplumun %60’ına yakınının sağ- muhafazakar ve milliyetçi duygulara sahip olmasının etkisi büyük. Bunu eleştirmiyorum. Toplumun değer dinamiklerine saygım sonsuzdur. Bir ülkede, var olan sosyolojik dinamiklere göre siyaset yapmak, pek tabi olandır ve başarıda ancak buradan gelir. İşte bu yüzden, bu dinamikleri iyi kontrol edebilmiş, tabiri caizse nabza göre şerbet veren sağ liderler, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve son olarak da Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başarılı olmuşlardır. Peki, sol bu siyasete karşı ne yapabilmiştir?

Biat kültürünü geliştirmesi beklenemeyeceğine göre, tartışma ortamı içerisinde demokratik argümanlarını kullanması gerekmez miydi? Ancak; bunu yapamadığı gibi bir de büyük bir handikapı da vardır yıllardan beri. Şöyle ki, Türk toplumu lider öncelikli bir siyaseti sevmektedir. İşin açıkçası pek tartışma kültürü bizde gelişmemiştir. Ama; tartışmayı bıraksınlar demiyorum. Bu toplumun, değerlerini anlayan liderler çıkarsınlar. Onu da yapamayan ortanın solu, bir de yıllarca savunduğu, bu topraklara kök salmaya çalıştığı demokrasi kültürünü de unutma akıbetine düşmüştür. Geçen hafta yapılan CHP kurultayı buna açık bir delildir. Karakter olarak son derece doğru bulduğum bir siyasetçi olan Kemal Kılıçdaroğlu, 8 seçimi üst üste kaybetmesine rağmen, şaibeleri arkasında bırakarak kavgalarla, gürültülerle tekrardan parti başkanı oldu. Vatana, millete hayırlı olsun! Gerisini siz düşünün artık. Bu şekilde, sol üzgünüm ki bir yere varamaz, sevgili okurlar. Sonuç olarak, böyle giderse Türkiye’de sağ siyaset hep olacak gibi. Bölünmüş ve örgütsüzlüğe doğru giden bir sol politika, halkın sevgisini kazanmış, güçlü liderlerini arkasına alan sağ politikalara karşı dayanamayacaktır. Sol partiler, acilen mantalitesini değiştirmelidirler.

Mert KAPLAN

YORUM EKLE