SEVME VE SEVİLMEYLE ALLAH A ULAŞMA

İnsanlar bilinmeyeni öğrenmek için bilinenlerin yolunu izini sürerek bilinmeyene ulaşmayı dener.

 Bunun gibi sevmek ve sevilmek içinde aynı yöntemi kullanmalıyız. Bilinenleri severek ve sevdirerek bilinmeyeni sevme ve sevdirme yöntemi daha mantıklı vicdanlıdır.

Sevmeyi yakınımızdaki canlılardan giderek Rabbe ulaşmak insanın vicdanlı olmasına diğerinden katkısı daha fazladır. İnsan doğumdan itibaren hem merak eder hem de merak ettiklerini öğrenmeye çalışır. Psikolojik olan sevme ve sevilme duygusunu tatmin etmenin ve Kendisini geliştirmenin yollarını arar. Bilgeler topluma yararlı olduğu bilir. Her bilenden daha bilen vardır. Bilgi sahibi olmayanlar kendisine ve sevdiğine zarar verir.

Bir şeyi sevmek için onu tanımamız, bilgi sahibi olmamız gerekir. Sevgi çift yönlü bir duygudur. Allah’tan kuluna rahmet olarak iner, kuldan rabbine ise dua olarak yükselir.
Sevgi çift yönlü bir duygudur. Kulun Allaha sevgisini, muhabbetullah olarak isim verilir. Kul sevgisini gerçekleşmek için Allah’ı tanır.

Ona bağlanmasına marifetullah denir. İnsan, tanımadığı bir varlığa karşı duyduğu korku ve sevgi hayal olur. Bunun için dinde, Allah sevgisini merkeze almak yerine, Allah’ı tanımayı ve marifetullahı merkeze almak uygun olur. Sevmek için tanımamız gerekir.

Allah vahiyle kendisini anlatmıştır. Kuluna akıl vermiş, kâinat kitabını önüne sermiş, okumasını istemiştir. Allah’ı tanımak için Onun hakkında caiz olmayan selbiyle sıfatlarını da öğrenmemiz gerekir.


Allah’ı yeteri kadar tanımak için, Zati ve Sübutu sıfatlarını öğrenmeliyiz. Allah’ın varlığı hakkındaki bilgimiz denize parmağı soktuğumuzda bulaşan su kadardır. Bu parmağa değen su, okyanusu tanımamıza engel olmamalıdır.

Allah’ın Zati ve Sübutu sıfatlarını bilmemiz Allah hakkında bilgiler tam yeterli olmamaktadır. “Allah’ı seviyorum” sözü Allah’a itaat ve ibadet etmeyi ve onun vereceği hayrı ve şerri de sevmelidir. Âlimlerden çoğu şuurlu varlıkların, Yaratıcıyı sevmesinin bir zorunluluk olduğu açıklanmıştır.
Dinde, Allah mutlaktır, bütün varlıklar Ona muhtaçtır.

İnsana akıl irade ve şuur nimetlerini veren Allah’tır. Böylece Allah’ı tanıma ve Onu sevme gibi nimetleri Rabbimiz bizlere doğumda vermiştir. İnsan iyi ve kötüyü ortaya koyup koymamakta hürdür. Bilgili inanların Allah’a karşı sevgileri ileri düzeydedir. Allah’tan gayrı varlıklara karşı, insan sevgisi ve itaati geçicidir. Ama Allah içinse bunlar devamlıdır.

Kuran” Putperestlerin putlarına gösterdiği sevgiden, Müslümanların Allah’a gösterdiği sevgi daha şiddetlidir” buyrulur. İnsanın Allah’ı maddi anlamda sevmesi ne doğru, ne de mümkündür. Ancak böyle şeyler gözle görülen varlıklar için düşünülebilir.

Kulun Rabbini sevmesi demek, Allah’a itaati, Onun rızasını istemesi, Onun gazabına uğramaktan kaçınmasıdır. Kulun yaptıklarını, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yapmasıdır.

İnsandan istenen de budur.
Kulun Allah’a olan sevgisi, yaptığı işler ve amellerin sonucunda açığa çıkar. İnsanlar bir şeyi seviyorsa ona sevgisinin gerçek olduğunu belli etmelidir. Bedel ödemeden sevgi olmaz. Ağızdan söylenenler doğru olmayabilir. İnsan çocukları sever.

Allah bebeklere kendisinden bir sevgi bıraktığını bildirir. Bu nedenle çocukları herkes sever. Allah, bütün hayır ve kemalatın sahibidir. Her insan kendi varlığını sever. Öyleyse kendisini var edeni de sevmesi gerekir.

Nimetlere şükrü teşekkürü gerektirir. Bu sebeple insanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmemiş olur. Kulun Allah sevgisine ulaştığı seviyeyi, onun ödediği bedeli işaret eder. Ruh, Allah’ı tanıyıp cismani şeylere temayülden ve dünyevi zevklerden arınırsa, ölüm sonrası saadetinin zirvesine ulaşacaktır.
İnsanlar buna ulaşabilecek bir kabiliyetle yaratılmıştır.

Buna ulaşmak için insanoğlu ruhunu neyle meşgul olduklarıyla ilgilidir. İnsan sürekli bedeni zevkleri elde etmekle meşgul olursa, onun aklı bulanıklaşır.

Manevi bilgilerin yolları ona kapanır. Hayvani tarafı baskın hale gelir. Onu insan yapan özellikleri körleşir, işe yaramaz hale gelir. Kendisini mal hırsına kaptıran biri, mal kazanmak hırsıyla kendi saygınlığını bile kaybeder.

Böylece insan malın efendisi olması gerekirken mal, sahibinin efendisi haline dönüşür.
Allah sevgisi insanın gönül tahtına oturup artmasına karşılık, insanda malayani şeylere karşı insan ilgisiz kalır. Çünkü sevgi, sevdiğine yönelmeyi, diğerlerinden yüz çevirmeyi gerektirir. Seven daima sevdiğinin huzurunda olmayı ister.

Böylece muhabbetullah gerçeklemiş olur. İnsandaki muhabbetullah artması, onun Allaha karşı yakınlığını gösterir. Seven sevdiğini kızdıracak şeylerden uzak durur.

Seven, sevdiğinin aynısı olmaz ama gayrısı da olmaz. Gönlünde ondan başkasına yer vermez.

Allah” Kul bana bir karış gelirse, ben ona bir kulaç yaklaşırım, kulum bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim” söz sevgisi böyle anlatılır.

YORUM EKLE