Şiir Dışındakilere Anlatı Desek..

Anlatmak..
Anlatmak için yaşamak..
Edebiyatta öykü var, deneme var, roman var, uzun ve kısa hikaye var, anılar, günceler var, belki daha birçok dile getiriliş biçimleri..
Bazı türler arasına ayırt edici sınırlar çizmek şart mıdır?
Mümkün de olmayabilir..
Benim “Eski Dostlar Anı Seçkisi”,” “Eski Dostlar Deneme Seçkileri”, “Fındık ve Fatsa Öyküleri”, “Üretken Türkiye”, “Öz Peşinde” kitaplarım örneğin, ‘anı’ olarak da, ‘günce’ olarak da okunabilir; ‘deneme’ olarak da ve “öykü olarak da veya novella, uzun hikâye, kısa hikâye, roman olarak da.
Sonuçta şiir değil, anlatıdır hepsi.
Gülümseyen bir düşünceyi yakalamak ve iletmektir amaç.
Diyor ya, bir yazar;
“…yaşam sizi yeterince gülümsetmiyorsa, espriyi anlamamışsınızdır..”
İlk okuduğum denemeler Oktay Akbal’ dandır.
Montaigne ve Ataç daha sonraları..
Denemeyi hem şiirsel hem de düşünsel yazabilmeliyiz..
Okur haz duyar mı, gülmek ve gülerek düşündürmek olası mı?
Deneme yazmamın köşe yazarlığı ile de ilgisi var.
Sait Faik’in bir öyküsünde, gazeteye gelen kişiye, başyazar sorar;
“Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz?”
“İyi ve doğru şeyler söylemek isteyen insanın korkmadığı ve yanlış anlaşılmayacağını düşündüğü bir dünya..”
Bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya..
Tanpınar, Hasan Ali Yücel, Bedri Rahmi, Melih Cevdet’ler..
Sözü uzatmayayım, deneme, benim için gerçekten ideal bir form. Dokunduğu her şeye bir bakış, bir derinlik, fikrî ve edebî bir boyut katan’ bir tür. Makale ile farkı da, bana göre elbet, öncelikle üslupta (makale, öznesizdir) ve referansların sunuluş biçiminde: Makalede, alıntıladıklarına, dipnotlarda, sayfa numarasına varıncaya kadar, vermek zorundasınızdır; denemede ise, sadece kitabın ya da yazarın adını (metnin içinde) verir geçerim, o kadar..
Denemenin, yazarının entelektüel oto portresi olduğu söylenebilir elbet ama sadece bu kadar değil..Denemeyi, yaşanmış olan’dan bağımsız ele almamak gerek. Belki de edebî türler içinde, yazarının yaşamıyla, yaşam deneyimleri ile zorunlu olarak, birebir ilişki içinde olan tek tür, denemedir. Öteki türlerde, yazarın yaşamıyla ilişki, zorunlu değil.

Peyami Safa’ya, bir Hilmi Ziya Ülken’e, bir Tanpınar’a, bir Ülgener’e, Cemil Meriç’e ve Kemal Tahir’e bakınız..
Büyük yazarlar, büyük denemecilerdir.

Ben kendi adıma şiir dışındaki yazınsal metinlere “anlatı” deme eğilimindeyim.

Çocukluğumdan beri, “bir hayalim var” diyordum.
Lisede, gençlikte herkes ODTÜ, Siyasal, Tıp gibi okullara girmeye çalışırken, ben; “yazı dünyasına” girmeyi özlüyordum..

Her gencin, her çocuğun özlemleri gerçek olsun..

YORUM EKLE