Üniter devlet!

Hukuk devletleri, anayasalarıyla varlığını idame ettirirler. Öyle ki anayasanın tüm hükümleri devlet başkanlarını dahi bağlayıcı nitelikler içermektedir. Yani, hukuktaki normlar hiyerarşisi gereği, anayasalar her şeyin üstünde bağlayıcı bir pozisyondadır. Şimdi, Türkiye de bir hukuk devleti olduğuna göre doğal olarak Anayasasıyla kendi şeklini tarif etmiştir. Son yürürlükteki anayasamız olan 1982 Anayasası’na göre devletin şekli şöyle tarif edilmektedir aynen aktarıyorum: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’ dır. Başkenti Ankara’dır.”  Buradan Türkiye’nin üniter bir devlet olduğu tanımı çıkar. Şöyle ki üniter devlet kavramı, Fransız İhtilali sonrası gelen Milliyetçilik akımları ve yaratılan Cumhuriyet rejimlerinin bir sonucudur. Bu devletler, anayasalarını toplumsal bir sözleşme mahiyetinde hazırlayarak tüm etnik kimlikleri ve mezhepleri bu sözleşmenin özgürlüğü ve eşitliği çerçevesinde bir arada tutmayı amaçlamaktadır. Türkiye de var olan anayasasıyla bunu yapmak istemiştir. Ne kadar başarılı olduğu tartışılabilir. Ancak, bugüne kadar, üniter devletlerin temel dayanağı olan dil birliğine takılmıştır Türkiye, malum Kürt meselesiyle. Bütün üniter devletlerde dil birliği üzerine vurgu yapılır. Ama; din ve inanç birliği üzerine durulmaz. Çünkü; bu devletler yukarıda da tarif edildiği gibi demokratik-laik cumhuriyetlerdir. Laikliğin olduğu bir yerde ise, en basit tanımıyla din ve vicdan özgürlüğü vardır. Bu sebeple de hangi inançtan ve mezhepten olursa olsun tüm kesimler vatandaşlık bağı ile eşit bir şekilde yaşamaktadırlar. Zaten, üniter devletlerin kuruluşundaki amaçta budur. Alt yapısında, Avrupa’daki Rönesans ve Reform süreçleri vardır. Din temelli imparatorluklara karşı bir burjuva devrimidir Cumhuriyetler. Konuyla ilgili bir girizgahın ardından esas meseleye geçersem, geçenlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, “Camiler hem Sünni hem Alevinin ibadet yeridir. Üniter bir devlette olması gereken budur.” Bu açıklama baştan aşağı sakattır. Yukarıda açıkladığım dayanaklara göre, üniter devletler laik bir yönetim oldukları için, hiçbir dini grubu ya da cemaati tek bir çatıda toplama hakkı sunmaz. O zaman, ya Sayın Erbaş, üniter devletin ne olduğunu bilmiyor ya da kendince bir üniter devlet yaratıyor! Takdir sizlere ait. Aleviler’in yüzyıllardan beri ibadet şekli bellidir. Cem evleri ise Cumhuriyetten sonra gelen bir ibadethanedir. Bunu daha fazla uzatmak istemiyorum. Bence, dün CNN TÜRK kanalında Hande Fırat’ın sunuculuğundaki “Gece Görüşü” programında Gazeteci İsmail Saymaz’ın tartışma açtığı, İstiklal Marşı’nın bestesinin değiştirilmesinin anayasanın değiştirilemez ilkesine ters düştüğü ifadesi yerindedir. Üniter devleti tanımlayan kısmında da İstiklal Marşı yer almaktadır. Bu açıdan da bir kez daha bakılmasını öneririm.

Mert KAPLAN

YORUM EKLE