VAMPİRLER NESLİ KATİL AMERİKALI-1

Amerika, dedelerinin topraklarını torunlarına miras bırakamayan, İlk biyolojik silahın Kızılderililer üstünde denendiği, çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniyelerin yardım diye verildiği Drakulaların torunlarının ülkesidir.
Amerika1492´de keşfedilince vahşi batının kan emici sürüleri yerli halkın topraklarını kan dökerek ellerinden almış, 1886 yılına gelindiğinde 70 milyon yerli halkın kanının üstünde bugünkü Amerika yükselmiştir.
ABD´nin kurucusu ve ilk Başbakanı George Washington yerli halkı insandan saymaz: ”Bu vahşi hayvanların tamamı imha edilmelidir” der. Diğer Amerika Başkanı Theodore Roosvelt :”Ben en iyi ölü yerli ölüdür demiyorum; ancak 10´da dokuzu öyledir diyorum” diyerek kan ve gözyaşı üzerine vampirler ülkesinin kuruluş felsefesini ortaya koyar. Onun için ”KAN VE GÖZYAŞI AMERİKALININ TEMEL GIDA MADDESİDİR” denilmiştir.
Bu anlayış CFR kontrollü gen haritası üstünden devam ettirilir. 1945 yılına gelindiğinde Başkan Truman´ın talimatıyla Hiroşima´da 200 bin, Nagazaki de 108 bin, insan atom bombası ile buharlaştırılır, toprakları ot bitmez hale getirilir.
Amerika Türk münasebetleri ilk defa 1700´lü yılların sonunda başlar. 1820´li yıllara gelindiğinde İmparatorluğun sınırları içinde Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar ve Rusya´nın misyoner okulları açmalarına göz yumularak İmparatorluğun içten kuşatılmasının yolu açılır. Bunu fırsat bilen Amerikalı Protestan misyoner Christopher Robert 1863 yılında Amerika dışında ilk misyoner okulunu İstanbul´da açarak, Osmanlı da içten fetih hareketini başlatır.
“ AMERİKA İLE DOSTLUK, KOBRA İLE KOMŞULUK GİBİDİR.” ABD´leri Temsilciler Meclisi 31 Ocak 1896´da bir yasa taslağı hazırlayıp dünyadaki Hıristiyanlardan oluşan bir komisyonun Türkiye´yi yönetmek için bir başkan seçilmesini isterler. Buna göre kurulacak olan yönetim, Türklerden alınacak yerleri eyaletlere bölecekler ve yeni yönetimin adına da “TÜRKİYE BİRLEŞİK DEVLETLERİ” adı verilecektir.
ABD Başkanı Wilson 1912´de: ”Türkiye haritadan silinmeli, o topraklar gerçek sahiplerini bulmalı” diyor. 1919 yılına gelindiğinde Morgenthau´nun Türkiye´ye elçi olarak atanması teklif edilince ABD Başkanı Wilson : ”Türkiye diye bir ülke olmayacak ki, elçi göndermek gereksin “ diyerek ABD´nin Türkiye üzerindeki düşüncelerini ortaya koyar.
ABD´leri 1896 yılında Temsilciler Meclisinde ortaya koyduğu projenin takipçisi olmaya devam etmekte, projeyi güncelleştirerek halklara özgürlükler, demokratik haklar, medeniyetler arası diyalog, dinler arası diyalog gibi kavramlar arkasına saklanarak yoluna devam ederek ülkeyi bölmeye çalışmaktalar.
ABD´lerinin Lozan anlaşmasını reddedişi ve Atatürk´ün resimlerinin devlet dairelerinde asılışına tahammülsüzlüklerinin altında oyunlarının bozuluşu yatar. Atatürk´ün ölümünü müteakip yapılan anlaşmalarla Amerikalıların kucağına atlanır. AB ve ABD talimatlı bir hayat başlayınca Türkün evladı hakir görülür, hakaretler yağdırılır, Hegel: ”Türkler, kendi akıllarıyla iş yapamadıkları için, başkalarının akıllarıyla hareket etmeye muhtaçtırlar” der. Sağlıkla kalın ! Devam edecek

YORUM EKLE